İSLAMİYET etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İSLAMİYET etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Mayıs 2018 Salı

Bediuzzaman Cinler Hakkinda Ne Diyor?

Hiç yorum yok



Bediuzzaman, Cinler Hakkında Ne Diyor?
Son yüzyılın yetiştirdiği alimlerden Bediüzzaman da risalelerinde cinlerden bahsetmektedir. Said Nursi, Sözler'de;

"İşte beşerin, sanat ve fennin imtizacından süzülen, maddi ve manevi fevkalâde hassasiyetinden tezahür eden ispirtizma gibi celb-i ervah ve cinlerle muhabereyi, şu âyet, en nihayet hududunu çiziyor ve en faideli suretlerini tayın ediyor ve ona yolu dahi açıyor. Fakat şimdiki gibi; bazan kendine emvat namını veren cinlere ve şeytanlara ve ervah-ı hadiseye müsahhar ve maskara olup oyuncak olmak değil, belki tılsımat-ı Kurânıye ile onları teshir etmektir, şerlerinden kurtulmaktır." [1]

demektedir. Yine Mektubat'ta, cinler taifesinin Hz. Muhammed (sav)'in peygamberliğini tasdik ettiklerini belirterek;

"Hayvanat taifesi, ölüler taifesi, cinler taifesı. melaikeler taifesi, o Zat-ı Mübarek'i tanıyorlar ve nübüvvetini tasdik ediyorlar -ki onlar, onu tanıyanların herbir taifesi-, bazı mu'cizatını göstermekle gösteriyorlar ve nübüvvetinin tasdikini ilân ediyorlar" [2]

şeklinde konuşuyor. Mektubatın 154. sayfasında cinlerin ve meleklerin Resulullah'ı tanıdıklarından bahsederek;

"Bunun da çok hadiseleri var. Numune için, şöhret bulmuş ve mevsuk imamların haber vermiş olduğu birkaç numuneyi, evvela cenazelerden göstereceği. Fakat cin ve melaike ise, o mütevatirdir. Onların misalleri bir değil bindir. İşte ölülerin konuşmasının misallerinden." [3]

Yine Mektubat'ın 158. sayfasında velilerin cinlerle görüştüklerini kaydeden Bediuzzaman,

"Resul i Ekrem (sav)'ın nuruyla, terbiyesiyle ve onun arkasında gitmeliyle, binler Şah-ı Geylanî gibi aktablar. Asfiyalar, melaikeler ve cinler ile görüşmüşler ve konuşuyorlar ve bu hâdise, yüz tevatür derecesinde ve çok kesrettedir. Evet ümmet i Muhammed'in (sav) melaike ve Cin ve tekellümleri ise, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü vesselamın terbiye ve irşad-ı İ'cazkaranesinin bir eseridir" [4]

demekledir. Mektubat'ın 178. sayfalarında Peygamberimizin doğumuyla meydana gelen bazı ilginç olaylardan söz eden Bediuzzaman;

"Resul-i Ekrem Aleyhissalatü vesselam dünyaya geldikten sonra, bahusus veladet gecesinde, yıldızların düşmesinin çoğalmasıdır ki; şu hâdise On beşinci Sözde kesinlikle bürhanlarıyla isbat ettiğimiz üzere; şu yıldızların sukutu şeyatin ve cinlerin gaybi" haberlerden kesilmesine alâmet ve işarettir. İşte madem Resul-i Ekrem Aleyhissalatü vesselam vahiy ile dünyaya çıkti; elbette yarım yamalak ve yalanlar ile karışık, kâhinlerin ve gaıbden haber verenlerin ve cinlerin ihbaratına sed çekmek lâzımdır ki. Vahye bir şüphe iras etmesinler ve vahye benzemesin. Evet bi'setten evvel kâhinlik çoktu, Kurân nazil olduktan sonra onlara hatime çekti. Hattâ çok kâhinler imana geldiler, çünki daha cinler taifesinden olan muhbirlerini bulamadılar. Demek Kurân hatime çekmişti. İşte eski zaman kâhinleri gibi. şimdi de medyumlar suretinde yine bir çeşit kahinlik Avrupa'da ispritizmacıların içlerinde baş göstermiş. Her ne ise." [5]

şeklinde konuşuyor. Bediüzzaman, cinlere de peygamber gelmesiyle ilgili olarak Şualar 337'de şu sözleri söylüyor:

"Hakikaten senin bu sualinin çok önemi var. Fakat Risale-ı Nur'un en önemli görevi beşeri dalaletten ve küfr-ü mutfaktan kurtarmak olmasından, bu çeşit meselelere sıra gelmiyor, onlardan bahis açmıyor, selef-i sâlihin dahi çok bahsetmemişler Çünkü öyle gaybı ve görünmeyen işlerde sü'-i istimal düşer. Hem şarlatanlar, hodfüruşluklarına bir vesile yapabilirler.

Nasılki şimdi ispirtizmacılar "Cinler ile muhabere namıyla şarlatanlık yapıyorlar; dinin zararına âlet ederler diye çokça medarı bahsedilmez, hem Hâtemül Enbiya'dan sonra, cinlere de peygamber gelmemiş' Görüldüğü gibi son yüzyılın alimleri de cinlerle ilgili bilgi verirken, Allah'ın yarattığı ve mükellef kıldığı varlıklar olan cinler taifesinin, insanlarla iç içeliğini dile getiriyorlar

26 Nisan 2017 Çarşamba

Bel Soğukluğu Tedavisi

Hiç yorum yok



Bel soğukluğu veya tıbbi terminoloji ile gonore, Neisseria gonorrhoeae isimli bir bakteri tarafından oluşan ve cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Cinsel temastan yaklaşık 1 hafta 10 gün sonra belirtiler görülmeye başlar. Erkeklerde daha sık belirti verir ve belirtileri, penisten akıntı gelmesi ve yanmadır.  Tedavisi oldukça basittir, herhangi bir şüphe veya belirtilerin var ise bir üroloji uzmanına başvurarak tedavi olabilirsiniz. Tedavi edilmez ise özellikle kadınlarda iç kadın organlarına yayılarak ciddi sorunlara neden olabilir.  Bel soğukluğu tedavisinde kullanılan ilaçları kısaca inceleyelim;
  • Seftriakson (İesef, Rocephin, Nevakson) içeren antibiyotiklerin tek sefer IM (intramuskuler, kas içine) uygulanması çoğu zaman tek başına yeterli olur
  • Sefalosporin grubu antibiyotikler ( Enfexia, Suprax vb)
  • Siproflokasisin grubu ilaçlar ( Cipro, Ciproxin vb.)
  • Azitromizin içeren ilaçlar (Zitromax, Azitro vb.)
  • Ağrı kesici tedavi
Bu tedavi ile 5-7 gün içerisinde şikayetler gerileyerek tedavi olur. Ancak akıntı ve şikayetlerin sebebi başka mikroorganizmalar da olabileceği için tedaviye Tetrasiklin (Tetradox ) eklenmesi yararlı olacaktır. 
Bel soğukluğu cinsel yolla bulaşan bir hastalık olduğu için korunmak için prezervatif kullanılması koruyucu olacaktır. Ayrıca bel soğukluğu sorunu var ise 3 ay ara ile diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkların araştırılması için bir üroloji uzmanına görünmeniz önerilmektedir. 

18 Nisan 2017 Salı

HALİFELİK NEDİR?

Hiç yorum yok



HALİFELİK NEDİR?
Hz. Muhammed’in (S.A.V) 632 yılında vefat etmesinden sonra İslam Devletleri’nin başına geçen kişilere halife denilmiştir. İlk dört halife seçimle belirlenmiştir, fakat Emeviler zamanında halifelik saltanat halini almıştır.
Emevier Devleti’nden sonra Halifelik Abbasilere geçmiştir. Gazne Devleti’nin kurulmasından sonra Abbasi halifesi siyasi otoritesini kaybetmeye başlamıştır. Halifelik Şii’lere karşı Sultan Mahmud tarafından korunmaya çalışılmıştır. Büyük Selçuklu zamanında Sultan Tuğrul Bağdat'ı Şiilerden alarak halifeyi kurtarmıştır. Bunun üzerine halife Tuğrul’u doğunun ve batının sultanı ilan etmiştir.
1258 yılında Moğolların Bağdat'ı almaları üzerine Abbasi soyundan olan halifeler Mısır’a göç ederek Memluk Sultanının himayesinde kalmışlardır. 1517 yılında Osmanlı Devleti’nin Mısır’ı alması ile halife tüm yetkilerini Yavuz Sultan Selim’e devretmiş ve Halifelik Osmanlı Sultanlarına geçmiştir. Saltanat ve halifelik tek çatı altında toplanmıştır.

İSLAM MEDENİYETLERİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

Hiç yorum yok



İSLAM MEDENİYETLERİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
İslam medeniyetlerinin temel özellikleri kısaca şu şekilde özetlenebilir:
1. İslam coğrafyasında farklı inançları benimseyen insanlara din konusunda baskı yapılmamıştır.
2. İslam medeniyeti Araplar, Türkler ve İranlılar gibi farklı toplumların özelliklerini bir araya getirildiğinden, karma bir medeniyet yapısı ortaya çıkmıştır.
3. Dört halife döneminde ülkeler illere ayrılırken, Emeviler ve Abbasiler döneminde sınırların çok genişlemesi sebebiyle eyaletler kurulmuştur.
4. Halktan ekonomik durumuna ve dini yapısına göre vergiler toplanmıştır. Halktan alınan haraç, cizye ve öşür gibi vergileri askerlik, idare, bayındırlık gibi alanlarda toplumun yararına olacak şekilde kullanılarak sarf edilmiştir.
5. İslam tarihinde egemen gücün değişimine paralel olarak başkentler Medine, Küfe, Şam ve Bağdat olmak üzere döneme göre değiştirilmiştir.
6. Arapça İslamiyet'in yayılması ile uluslararası bir dil olarak dünya tarihindeki yerini almıştır.
7. Fethedilen ülkelerin kültürlerinin etkisiyle, bölgeden bölgeye farklı özellikler gösteren bir İslam sanatı ve mimarisi ortaya çıkmıştır.

ENDÜLÜS EMEVİLERİ (756-1031)

Hiç yorum yok



ENDÜLÜS EMEVİLERİ (756-1031)
Abbasilerin Emevi ailesi üzerindeki baskılarını arttırması üzerine Emevi ailesinden bir grup İspanya'ya giderek Endülüs Emevileri Devleti'ni kurmuşlardır. Abdurrahman tarafından İspanya'da kurulan Endülüs Emevi Devletinin merkezi Kurtuba şehridir. Son halife III. Hişam'dan sonra devletin yerine 14 beylik kurulmuştur. En önemlisi merkezi Gırnatada da kurulan Ben-i Ahmer Devleti'dir (1230-1492). Endülüs Emevileri'nin yıkılması ile İspanya'daki İslam medeniyeti sona ermiştir.
Kültür ve medeniyet alanında; medreselerine Avrupa'nın her yerinden öğrenciler getirmişler ve İslam kültürünün yayılmasını sağlamışlardır. Bu dönemde Kordoba/İspanya önemli kültür merkezi haline gelmiştir.
Endülüs Emevi Devleti Hükümdarı X. yüzyıldan itibaren halife unvanını kullanmaya başlamıştır. Bu dönemden itibaren İslam dünyası üç kuvvet (Abbasiler, Endülüs Emevileri, Fatımiler) tarafından temsil edilmeye başlanmıştır. Bu durum İslam dünyasında siyasi birliğin bozulduğunun bir göstergesidir.

İSLAM TARİHİNDE ÖNEMLİ KRONOLOJİK OLAYLAR

Hiç yorum yok




İSLAM TARİHİNDE ÖNEMLİ KRONOLOJİK OLAYLAR
571 Hz. Muhammed’in(S.A.V) doğumu
610 Hz. Muhammed’in(S.A.V) peygamber oluşu, Herakleios’un Bizans İmparatoru olması
619 Avarların İstanbul’u ilk kez kuşatması
624 Bedir Savaşı
625 Uhud Savaşı
626 İstanbul’un Avarlar tarafından ikinci kez kuşatılması
627 Hendek Savaşı
628 Hudeybiye Antlaşması
629 Hayber’in fethi, Huneyn Savaşı, Doğu Göktürk Devleti’nin sona ermesi
631 Hz. Muhammed’in(S.A.V) Taif ve Tebük Seferleri
632 Hz. Muhammed’in(S.A.V) Veda Haccı ve vefatı, Hz Ebubekir’in halife olması
634 Yermük Savaşı, Hz. Ebubekir’in vefatı, Hz. Ömer’in halife olması
635 Şam’ın Müslümanların eline geçmesi
636 Ecnadeyn Savaşı
637 Kudüs’ün, Hz. Ömer tarafından teslim alınması
642 İran ve Mısır’ın Müslümanların eline geçmesi
644 Hz. Ömer’in şehit edilmesi, Hz.Osman’ın halife olması
656 Hz.Osman’ın şehit edilmesi, Hz. Ali’nin halife olması ve Cemel Vakası
657 Sıffın Savaşı ve Hakem olayı
659 Batı Göktürk devleti’nin sona ermesi
661 Hz. Ali’nin Şehit edilmesi, Emeviler Devleti’nin kurulması
711 Tarık Bin Ziyad’ın İspanya’da Vizigotları yenmesi
713 İspanya’nın fethinin tamamlanması
732 Puvatya Savaşı
734 Bilge Kağan’ın ölmesi
742 İkinci Göktürk Devletinin yıkılması
744 Uygur Devleti’nin kurulması
750 Emeviler Devleti’nin sona ermesi, Abbasiler Devleti’nin kurulması
751 Talas Savaşı
756 Endülüs Emevileri Devleti’nin kurulması
840 Ötüken Uygurları’nın sona ermesi
1258 Abbasilerin İlhanlı Moğolları tarafından yıkılması

ABBASİLER (750-1258)

Hiç yorum yok



ABBASİLER (750-1258)
İlk halifeleri; Ebu Abbas Abdullah, daha sonrada Hz. Muhammed'in amcası Abbasın soyundan gelen Ebu Cafer Mansur'dur. Başkenti Bağdat olan Abbasiler en parlak dönemlerini Harun Reşit döneminde geçirmiştir. Bizans Abbasiler döneminde vergiye bağlanmıştır. Emevilerin yıkılmasından sonra İspanya hariç olmak üzere İslam dünyasında siyasal işbirliğini sağlamışlardır.
Abbasiler 751 yılında Talas Savaşı'nda Türklerle ittifak kurmuşlardır. Bu ittifaktan sonra Türkler kitleler halinde Müslüman olmaya ve Abbasi Devleti yönetimi ve kadrolarında önemli roller almaya başlamışlardır. Abbasiler, arapları üstün görme politikasından vazgeçerek Türk ve İran kökenli kişileri üst düzey görevlere getirmişlerdir. 782 yılında İstanbul kuşatılmış fakat başarılı olunamamıştır.
Emir'ül-Ümera denilen komutanlarının bölgelerinde bağımsız olmaları ile Tavaif-i Mülük denilen devletler kurulmuştur. 1055 yılında Büyük Selçuklu Devleti Sultan'ı Tuğrul Bey'in Bağdat'a gelişi, doğu ve batının sultanı unvanını alışı ile siyasi güç Türklere geçmiştir. Abbasiler 1258 yılında Moğol Devleti İlhanlılar tarafından yıkılmıştır.
Abbasiler kültür ve medeniyet alanında; ilk rasathaneyi Bağdat'ta kurmuşlardır. Matematikte cebiri (denklemleri) bulmuşlardır. Mutezile Mezhebi (kaderi kabul etmez) Abbasiler döneminde ortaya çıkmıştır.
Me'mun ve Mu'tasım zamanında Türklerle ilişkilere önem verilmiştir. Bu dönemde Türklerin görev aldığı ilk İslam devleti olan Samerra ordugah şehri kurulmuştur.
Bu dönemde bilim ve kültüre de ayrıca önem verilmiştir. Vezirlik makamı ve Divanı oluşturulmuştur. Bağdat'ta Beytü'l-Hikme (Bilgelik evi) ismiyle adlandırılan, çok yönlü eğitim veren ilk yüksek öğrenim kurumu kurulmuştur. Eski Hint, Yunan ve Helenistik eserleri Arapça'ya tercüme ederek medreselerinde okutmuşlardır. Bu sayede Abbasiler döneminde Bağdat önemli bir kültür merkezi haline getirilmiştir.
Abbasiler ümmetçi bir millet olup, milliyetçi politika izlememişler, hoşgörü politikasını uygulamışlardır.
ABBASİLER DÖNEMİNDE TÜRK-ARAP İLİŞKİLERİ İSE;
Abbasiler döneminde Türk-Arap ilişkileri kısaca şu şekilde özetlenebilir:
1. Abbasiler ve Türkler arasındaki ilişkiler Talas Savaşı ile başlamıştır.
2. Hoşgörülü bir yönetim anlayışı benimseyen Abbasiler Türklere askeri, idari görevler vermişlerdir.
3. Türkler Bizans sınırına kurulan Avasım eyaletlerine yerleştirilmişlerdir.
4. Abbasi halifesi Mutasım , Bağdat yakınlarında kurduğu Samara Şehrine Türkistan'dan getirdiği Türkleri yerleştirmiştir.
5. Gazneliler ve Selçuklular, Şii Büveyoğullarını yenerek Abbasi halifelerini himayeleri altına almışlardır.
Abbasilerin Türklerle iyi geçinmesindeki ve Türklerin Araplara karışmasını önlemelerindeki asıl amaç; Türklerin askeri yeteneklerinden faydalanmaktır.

Dört Halife Dönemi islamıyet

Hiç yorum yok


HZ. EBUBEKİR DÖNEMİ (632-634)
Hz. Ebubekir 632-634 yılları arasında İslam tarihinin şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Bu dönemde ortaya çıkan bir çok yalancı peygamberler ile mücadele edilmiş, Zekat vermek istemeyenlerle savaşılmıştır. (Yemen ve Umman Savaşı).
Allah'ın emirlerinin kaybolmasını önlemek ve gelecek kuşaklara orijinal haliyle ulaşmasını sağlamak maksadı ile Kuran kitap haline getirilmiştir.
Irak Seferi ile Sasaniler yenilmiş. Hire bölgesi alınmış, 634 yılında Yermük savaşı ile Bizans yenilgiye uğratılmıştır. Arap yarımadası dışında ilk kez fetihler yapılmıştır.
Hz. Ebubekir döneminde kültür ve medeniyet alanında; Halife ve memurlara maaş bağlanmıştır.


HZ. ÖMER DÖNEMİ (634-644)
Hz. Ömer 634-644 yılları arasında halifelik yapmıştır. Bu dönemde Ecnadeyn Savaşı ile Bizans 635 yılında yenilgiye uğratılmıştır. Suriye ele geçirilmiş daha sonra 637 yılında da Antakya, Kudüs ve Filistin alınmıştır.
636 yılında Kadisiye, 637 yılında Celula, 642 yılında Nihavent Savaşı ile Sasaniler yıkılmış ve İran ele geçirilmiştir. Ülke sınırları Horasan'a kadar ulaşmıştır. Böylece Türkler ile komşuluk başlamıştır.
642 yılında İskenderiye alınmış daha sonra da Bingazi ve Trablusgarp ele geçirilmiştir.
Hz. Ömer döneminde kültür ve medeniyet alanında; İlk Divan teşkilatı Divan-ı Cund (Ordu Divanı) kurulmuştur. Ülke vilayetlere ayrılmıştır ve valiler tayin edilmiştir. Bu vilayetlere kadılar gönderilmiş, nüfus sayımları yapılmıştır. İlk düzenli ordu kurulmuş, Beytülmal (Devlet hazinesi) oluşturulmuştur. Hicri takvim kullanılmaya başlanmış, İkta sistemi oluşturulmuş, Ordugah şehirleri kurulmuş, pazarda fiyat ve kalite kontrol görevi yapan muhtesipler atanmıştır.


HZ. OSMAN DÖNEMİ (644-656)
Hz. Osman 644-656 yılları arasında halifelik yapmıştır. Bu dönemde Azerbaycan'a doğru ilerlemeler sürmüştür. Horasan alinmiş Akhunlar yenilgiye uğratılmıştır. Tunus fethedilerek Berberiler İslamiyet'i kabul etmiştir. Hazar Türkleri İslam ordusunu durdurmuştur. İlk sefer Kıbrıs üzere yapılmış ve vergiye bağlanılmıştır.
Hz. Osman Emevi soyundan olanları önemli görevlere getirdiği için ülkede karışıklıklar çıkmıştır. Bu durum neticesinde İslam tarihinde ilk fikir ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Irak ve Mısır'da karışıklıklar baş göstermiştir.
Hz. Osman döneminde kültür ve medeniyet alanında Kuran-ı Kerim çoğaltılarak önemli merkezlere dağıtılmıştır. Suriye sahillerinde ilk İslam ordusu kurulmuştur.

HZ. ALİ DÖNEMİ (656-661)
Hz. Ali 656-661 yılları arasında halifelik yapmıştır. Bu dönemde 656 yılında Cemel (deve) olayı meydana gelmiştir. Hz. Ayşe, Hz. Talha ve Hz. Zübeyir gibi önde gelen sahabelerin Hz. Ali'nin halifeliğini tanımamaları üzerine başlayan bu mücadeleyi Hz. Ali kazanmıştır. İki ordu arasındaki savaş Hz. Hatice'nin devesinin etrafında yapıldığı için bu olaya Cemel olayı adı verilmiştir. Bu vaka İslam tarihinde Müslümanlar arasındaki ilk savaştır. Bu olaydan sonra Hz. Ali devletin merkezini Küfe'ye taşımıştır.
657 yılında Hz. Osman'ın öldürülmesinde Hz. Ali'yi sorumlu tutan Muaviye ile Hz. Ali arasında Sıffın savaşı meydana gelmiştir. Muaviye'nin Hz. Ali'nin halifeliğini tanımaması üzerine başlayan Sıffın savaşı sonunda iki tarafta sorunu çözmek için birer hakem belirlemişlerdir. Hakemlerin aldıkları kararlara iki tarafında uygulayacağına dair söz verilmesine rağmen işler daha da karmaşık bir hal almıştır.
Hz. Ali'nin ordusundaki bazı gruplar Hz. Ali'nin politikasını beğenmeyince ordudan ayrılarak Hariciler adı verilen grubu oluşturmuşlardır. Hz. Ali tarafındaki Şiiler, Muaviye tarafındaki Emeviler, ayrılığı savunan Hariciler arasında meydana gelen Hakem olayısonucunda İslam tarihinde iç karışıklıklar meydana gelmeye başlamıştır. 659 yılında Nehrevan savaşı ile Hz. Ali ilk ayrılıkçı akım olan Haricileri yenmiştir. Hz. Ali Haricilerin düzenledikleri suikast sonucunda şehit olmuştur.
Hiç yorum yok



EMEVİLER (661-750)
Hz. Ali'nin şehit edilmesinden sonra Irak ve çevresindeki halk Hz. Hasan'ı halife seçmişlerdir. Suriye ve Mısır halkı ise halife olarak Muaviye'yi seçmişlerdir. Muaviye'nin büyük bir ordu ile Irak'a doğru ilerlemesi üzerine Hz. Hasan Müslüman kanının dökülmesinden endişe ettiğinden dolayı halifelikten bazı şartlar koşulu ile vazgeçmiştir. Buna göre Hz. Hasan Muaviye'den sonra halkın istediği kişinin halife seçilmesini istemiştir. Hz. Hasan'ın halifelikten çekilmesinin üzerine de, Emeviler merkezi Şam olmak üzere Muaviye tarafından 661 yılında kurulmuştur. Muaviye ölmeden önce oğlu Yezid'i halife seçmiştir. Böylece halifelik bu dönemle birlikte saltanat haline gelmeye başlamıştır.
Emeviler İslam dünyasındaki iç karışıklıkları önleyerek yeniden fetih faaliyetlerine yönelmişlerdir.bu dönemde İstanbul ilk defa Müslümanlarca 669 yılında Yezit tarafından kuşatılmıştır. 673 yılında da İstanbul denizden kuşatılarak Bizans vergiye bağlanmıştır.
680 yılında Yezid'in askerleri tarafından Kerbela'da Hz.Hüseyin (Hz.Ali'nin oğlu) ve yakınları şehit edilmiştir. Bu olay ile Sünni, Şii ve Harici ayrılıkları başlamıştır. Kerbela olayından sonra meydana gelen iç karışıklıkları bastıran Emeviler; Anadolu, Kafkasya ve Avrupa'da yeni fetihler yapmışlardır. Velid döneminde Maveraünnehir Türklerden alınmıştır. Süleyman döneminde İstanbul kuşatılmıştır.
771 yılında Tarık bin Ziyad komutasındaki İslam ordusu tarafından İspanya fetih edilmiştir. İspanya'nın fethi ile Avrupa'da Müslümanlık yayılmaya başlamıştır. 732 yılında Puvatya Savaşı, Müslümanlar ile Franklar arasında yapılmış ve Müslümanlar yenilerek İspanya-Fransa arasındaki Pirene dağlarında ancak sığınabilmişlerdir. Bu kaybedilen savaş ile İslam'ın Avrupa'da yayılma hızı yavaşlamıştır. Zamanla İslam tarihindeki en geniş sınırlara ulaşılmıştır. Bu döneme Hişam Devri adı verilmektedir.
Emeviler döneminde kültür ve medeniyet alanında Posta teşkilatı kuruldu. İlk Arap parası (İslam parası) dinar basıldı. Arapça bu dönemde resmi dil ilan edildi. Basra ve Küfe, önemli kültür merkezleri haline getirilmiştir.
Arap milliyetçiliğini devlet politikası haline getiren Emeviler Devleti'nde, Arap olmayan Müslümanlar Mevali adıyla ikinci sınıf vatandaş uygulaması görmüştür. Bu durum İslam dünyasındaki toplumların kendi kimlik arayışlarını hızlandırmıştır ve Şuubiye akımının doğmasına neden olmuştur. Bu sebepten dolayı da Türklerin İslamiyet'e geçişi gecikmiştir.
EMEVİLER’İN YIKILIŞ NEDENLERİ
Kısaca Emevilerin yıkılış nedenleri şu şekilde özetlenebilir:
1. Emeviler Arapları üstün tutmuşlar, Arap olmayan Müslümanları küçümsemişlerdir.
2. Devlet görevlerine ve komutanlıklarına kendi soylarından olanları getirmeleri, devlet içindeki farklı etnik kökenliler tarafından olumsuz yönde karşılanmıştır.
3. Hz. Ali yanlılarına ve Hz. Muhammed (S.A.V) soyundan gelenlere iyi davranmamışlardır. Hz. Osman’ın öldürülmesinden Hz. Ali’yi sorumlu tutmuşlardır ve halifeliği ele geçirmeye çalışmışlardır. (Şiilerin ve Abbasoğullarının çalışmaları)
4. Fetihlerin durması ve vergilerin azalmasından dolayı ekonomik sıkıntılar baş göstermiştir.
5. Düşülen ekonomik durumdan dolayı yönetim tarafından vergiler arttırılmıştır. Bu vergi artışları da halkın yönetime tepki göstermesine sebebiyet vermiştir.
6. Yönetim ve ordu disiplininin bozulmaya başlamıştır.
Yukarıda kısaca bahsedilen bu sebeplerden dolayı Emevilerin yıkılışı hızlanmıştır ve 750 yılında Emeviler devri sona ermiştir.

HUDEYBİYE BARIŞI (628)

Hiç yorum yok




HUDEYBİYE BARIŞI (628)
Yaklaşık 1500 kişilik Müslüman kafilesi hac vazifelerini yerine getirmek maksadı ile Mekke'ye doğru yola çıkmışlardır. Mekkeliler Müslümanların şehre girmesine izin vermeyince, Müslümanlar Mekke sınırında bulunan Hudeybiye kuyusunda konaklamak zorunda kalmışlardır. Uzun görüşmelerden sonra antlaşmaya varılmıştır. Bu antlaşmaya göre;
On yıl boyunca Mekkeliler ile Medineliler arasında savaş yapılmayacak, Müslümanlar ve Mekkeliler istedikleri kabilelerle antlaşma yapabileceklerdi. Medine'deki Müslümanlardan, Mekke'ye sığınanlar geri verilmeyecek; fakat Mekke'den Medine'ye gelenler geri iade edilecekti. O yıl içerisinde Müslümanlar, Kabe'yi ziyaret etmeden geri dönecekler; ancak bir yıl sonra üç gün süre ile Mekke'ye Haç vazifelerini ifa etmek için gelebileceklerdi.
Bu antlaşma ile Mekkeliler Medinelileri hukuken tanımış oldu. İlk bakışta Müslümanlar aleyhine gibi gözüken bu antlaşma, kısa süre sonra Müslümanların lehine sonuçlanmaya başlamıştır. Barış ortamından faydalanan Müslümanlar dinlerini daha kolay tanıtma fırsatı bulmuşlardır. Hudeybiye barışı 22 ay sürmüştür. Bu süre zarfında çok fazla sayıda insan Müslüman olmuştur.

UHUD SAVAŞI (625)

Hiç yorum yok




UHUD SAVAŞI (625)
Savaşın nedenleri:
Mekkelilerin Bedir Savaşı'nın intikamını almak istemeleri ve Müslümanların Kureyş kervanlarına karşı hareketlerinin devam etmesi sonucunda 625 yılında Uhud Savaşı meydana gelmiştir.
Savaşın sonuçları:
Mekkeliler Medineliler üzerine hücum etmeyi göze alamadıklarından geri çekilmek zorunda kamışlardır. Müslümanlar mağlup olmuşlardır. Hz. Muhammed (S.A.V.) bu savaşta yaralanmıştır.
Medine Sözleşmesi'ne aykırı hareket eden Yahudiler Medine'den çıkarılmıştır.

HENDEK SAVAŞI (627)

Hiç yorum yok



HENDEK SAVAŞI (627)
Savaşın nedenleri:
Mekkelilerin Uhud Savaşı'nda  Müslümanları tamamen yok edemedikleri ve istediklerini tam olarak alamaması nedeni ile tekrar savaşmak zorunda kalmışlardır.
Müslümanların Uhud yenilgisinin tesirinden çabuk kurtulup Mekke civarındaki kabilelerle temasa geçmeleri savaşa neden olmuştur.
Savaşın sonuçları:
Hz. Muhammed'in (S.A.V.) İranlı Selman-ı Farisi'nin tavsiyesi üzerine Medine'nin açık hatlarına hendek kazdırması, Mekkelilerin hiç de beklemedikleri bir şekilde savunma şekli karşısında başarısız olmuşlardır. Mekkeliler bu savunma hattını geçemeyeceklerini anlayınca geri çekilmek zorunda kalmışlardır.
Hendek Savaşı Mekkelilerin Medinelilere karşı son hücumu olmuştur. Bu savaştan sonra hücum etme sırası Medinelilere geçmiştir.

HİCRET (622) VE HİCRETİN SONUÇLARI

Hiç yorum yok



HİCRET (622) VE HİCRETİN SONUÇLARI
Putperest Arapların baskılarının artmasında dolayı Müslümanlar çareyi Mekke’den Medine’ye göç etmekte bulmuşlardır. İslam tarihinde meydana gelen Mekke’den Medine’ye göç etme olayına Hicret adı verilmiştir.
Hz. Muhammed (S.A.V.) hicretten sonra Medine’de yaşayan Yahudilerle bir Vatandaşlık Sözleşmesi yapmıştır. Bu sözleşme’nin hükümleri kısaca şu şekilde özetlenebilir.
1. Dıştan gelebilecek tehlike ve saldırılara karşı Müslüman halk ile Yahudi halkı birlikte mücadele edeceklerdir.
2. İnsanlar istedikleri gibi başkalarına zarar vermeden kendi dini inanışlarını yaşayacaklar ve ayinlerini serbestçe uygulayabileceklerdir.
3. Her vatandaş her türlü vatandaşlık hakkından eşit şekilde yararlanabileceklerdir.
HİCRETİN SONUÇLARI
Hicretin sonuçları kısaca şu şekilde özetlenebilir:
1. Medine bir şehir devleti haline gelmiştir. Müslümanlar siyasal bir güç teşkil etmeye başlamışlardır.
2. İslamiyet’in üzerindeki baskılar azaldığından İslamiyet’in yayılması hızlanmıştır.
3. Müslümanlar İslamiyet’in gerekliliklerini kolayca yerine getirebilme şansına kavuşmuşlardır.
4. Hicret Hz. Ömer’in halifelik döneminde Hicri Takvimin başlangıcı olarak kabul edilmiştir.

HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V) KATILDIĞI SAVAŞLAR

Hiç yorum yok


HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V) KATILDIĞI SAVAŞLAR
Hz Muhammed (S.A.V.) döneminde Müslümanlarla Mekkeliler arasında bazı savaşlar yapılması gerekmiştir. Yapılan bu savaşların sebeplerini kısaca özetleyecek olursak:
1. Mekkeliler, İslamiyet’in yayılmasını engellemeye çalışmışlar ve Medine İslam Devleti’ni yıkmak istemişlerdir.
2. Mekkeliler Hicret sonrasında Medine’ye göç eden Müslümanların varlıklarını ele geçirmişlerdir.
3. Yahudiler iki tarafın arasındaki gerginliği tırmandırmaya çalışmışlar ve sonucunda da Mekkeliler ile Medineliler arasında savaş savaşlar meydana gelmiştir.
4. Mekkeliler, Medine halkının Müslümanlara destek vermesini engellemeye çalışmışlardır.
5. Hz. Muhammed (S.A.V) yanında yer alanların Mekkelileri ekonomik olarak zayıflatmak için Mekke kervanlarına el koymaya çalışması, iki taraf arasında savaşların çıkmasına sebebiyet vermiştir.
KISACA HZ. MUHAMMED'İN (S.A.V.) KATILDIĞI SAVAŞLAR İSE;
1. Bedir Savaşı
2. Uhud Savaşı
3. Hendek Savaşı
4. Hudeybiye Antlaşması
5. Hayber kalesin Fethi
6. Mekke’nin Fethi
7. Huneyn Savaşı
8. Tebük Seferi'dir.

BEDİR SAVAŞI (624)

Hiç yorum yok



BEDİR SAVAŞI (624)
Savaşın nedenleri:
İslamiyet'in Medine'de hızla yayılması ve Müslümanların Mekke-Şam ticaret yolunu kontrol altına almaları, Mekkelilerin dini ve ekonomik hayatını tehlikeye sokmuştur.
Müslümanların, Mekke'de bıraktıkları malların karşılığını almak ve Mekkelileri ekonomik açıdan zayıflatmak için Suriye'den dönmekte olan bir kervana doğru harekete geçmeleri üzerine Bedir Savaşı 624 yılında meydana gelmiştir.
Savaşın sonuçları:
Bedir Savaşı Müslümanlar tarafından kazanılmıştır.
Bedir Savaşı İslam ordusunun ilk zaferi olup Müslümanların kendilerine olan güvenlerini arttırmıştır.
Çok sayıda ganimet ele geçirilmiş, ganimetlerin beşte dördü savaşanlara, beşte biri de yoksul ve yetimlere dağıtılmıştır. Bu uygulama daha sonra kurulan İslam ve Türk devletlerinde kural halini almıştır.
Esir alınan Mekkelilerden okuma yazma bilenler on Müslüman'a okuma yazma öğretmeleri halinde serbest bırakılmıştır. Bu durum İslamiyet'in eğitime ne kadar önem verdiğinin bir göstergesidir.

HZ. MUHAMMED (S.A.V) DÖNEMİ

Hiç yorum yok



HZ. MUHAMMED (S.A.V) DÖNEMİ
Hz. Muhammed (S.A.V.) 571 yılında Mekke'de doğdu. 25 yaşında Hz. Hatice ile evlendi. 610 yılında 40 yaşında peygamberimize vahiy geldi. Peygamberimize ilk inanalar; Hz. Hatice, Hz. Ali, Hz. Ebubekir  ve Hz. Zeyd oldu. İlk göç 615 yılında Habeşistan'a yapıldı. 619 yılında peygamberimizin amcası Ebu Talip ve Hz. Hatice vefat etti.
I. Akabe ve II. Akabe Biatları'ında  Medine'ye göç kararı alındı. 622 yılında Mekke'den Medine'ye göç kararı alındı. 624 yılında Bedir Savaşı yapıldı ve Müslümanlar bu savaştan başarı ile çıktı. 625 yılında Uhud Savaşı'nda ise yenilgiye uğranıldı. 627 yılında Hendek savaşı ile tekrar Müslümanlar zafer kazandı. Mekke - Medine arasında 628 yılında 10 yıllık Hudeybiye Barışı yapıldı.
629 yılında Hayber Savaşı'nda Yahudiler yenilgiye uğratıldı. Bizans ile olan ilk savaş (Mute Savaşı) 629 yılında meydana geldi. 630 yılında Mekke fetih edildi, Huneyn ve Taif seferi yapıldı. Peygamberimizin son seferi Tebük Seferi 631 yılında meydana geldi. 632 yılında Veda Haccı ve ölümü ile Dört halife dönemine geçiş başladı.
Peygamberimiz zamanında kültür ve medeniyet alanında; vahiy metni olan Kuran'ın 610-632 yılları arasında inişi sırasında İslam dininin temellerinin şekillenmesi, şirk / puta tapıcılığın ve yaygın yanlış uygulamalarının (kız çocuklarını öldürme vs.) düzeltilmesi sağlandı.

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy