18 Nisan 2017 Salı

KÖPRÜLÜ FAZIL MUSTAFA PAŞA KİMDİR?

Hiç yorum yok


KÖPRÜLÜ FAZIL MUSTAFA PAŞA KİMDİR?
1637-1691 yılları arasında Osmanlı Devleti'nin Sadrazamı olan Köprülü Fazıl Mustafa Paşa, Köprülü Mehmet Paşa'nın oğludur.
Osmanlı Devleti'nde medrese eğitimi aldıktan sonra 1680 yılında yedinci vezirliğe getirilmiştir. Zaman içerisinde Osmanlı Devleti'nin çeşitli kademelerinde görev almıştır. Sadaret Kaymakamlığı, beylerbeyliği ve kubbe vezirliği görevlerinde bulunan Köprülü Fazıl Mustafa Paşa 1687 yılında IV. Mehmet'in tahttan indirilmesinde baş rol oynamıştır.
1689 yılında II. Süleyman döneminde Avusturya'nın Belgrad'ı almasından sonra Sadrazamlık makamına getirilmiştir. Köprülü Fazıl Mustafa Paşa, Sadrazamlık makamına getirilince ilk iş olarak Osmanlı Devleti'nin mali işlerini düzene koymaya çalışmıştır. Ekonomik olarak düzene girmeye başlayan Osmanlı Devleti'nin güçlenmesi sebebiyle 14 Ekim 1690 tarihinde Macaristan üzerine sefere çıkarak Belgrad'ı Avusturyalılardan geri almıştır.
1691 yılında tekrar Macaristan üzerine sefere çıkmak zorunda kalan Köprülü Fazıl Mustafa Paşa, Avusturyalılarla yapılan Salankamen Meydan Savaşı'nda vefat etmiştir.
Çağdaş ve yenilikçi olarak tarihte büyük rol oynamış olan Köprülü Fazıl Mustafa Paşa halka aşırı yük getiren çoğu vergileri kaldırmıştır. Osmanlı Devleti'nde ileri gelenlerin bayramlarda padişaha hediye verilmesi geleneğini ortadan kaldırmıştır.
Köprülü Fazıl Mustafa Paşa, taşra örgütlerinin etkin ve verimli çalışmasını sağlayıcı yönde tedbirler almış ve kanunlar çıkarmıştır. Hristiyan reayanın cizye işlerini düzene koyucu tedbirler almıştır. Uygulamaya çalıştığı bu tedbirler ile reayanın Hristiyan Devletlerle işbirliği yapmasını engellemeye çalışmıştır.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy