18 Nisan 2017 Salı

HALKÇILIK

Hiç yorum yok


HALKÇILIK
Genel anlamda bir devletin sınırları içerisinde oturan ve o devletin yasalarına bağlı olan kişilere halk adı verilmektedir. Başka bir tabir ile halk, bir ülkede yaşayan, o ülkeyi vatanı bilen, kaderini o ülkenin kaderine, mutluluğunu o ülkenin mutluluğuna bağlamış olan kişiler bütünü anlamına gelmektedir.

Halkçılık ise yönetimde, siyasette, kalkınmada, gelirin dağılımında, devlet ve ulus olanakların kullanılmasında, halkın yararının gözetilmesini amaçlamaktır. Bu amaç doğrultusunda halkçılık ilkesi devletleri, düzenlemeler yapmak, önlemler almak, yasalar çıkarmak ve engelleri ortadan kaldırmakla görevli kılar.
Halkçılık ilkesi, Türkiye vatandaşı olan herkesi kanun önünde eşit sayan ve halkın devlet yönetimine eşit katılımını sağlayan, siyaset ve yöneticilerin halk için çalışmasını öngören bir Atatürk ilkesidir. Halkı bir bütün olarak kabul eden halkçılık ilkesi için sınıf ayrımını reddeder. Halkçılık ilkesi bey, paşa, ağa vb. Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalma sıfatları kaldırarak herkesin kanun önünde eşit bir birey olmasını amaçlamıştır.
Halkçılık ilkesi milliyetçilik ve cumhuriyetçilik ilkelerinin doğal sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu ilke demokrasiye, sınıf mücadelesinin olmadığı, toplumların dayanışma içerisinde bulunduğu bir ortama ve herkesin eşit olduğu, hiç kimsenin başkasından üstün olmadığı bir toplumu esas alan bir düzen üzerine kurulmuştur.
Atatürk: “ Bizim görüşümüz ki halkçılıktır; kuvvetin, kudretin, hâkimiyetin, idarenin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın eline bulundurmasıdır. Yine şüphe yok ki, dünyanın en kuvvetli bir esası, bir prensibidir.” sözleriyle Halkçılık ilkesinin ne kadar önemli bir unsur olduğunu vurgulamıştır.
Halkın egemenliğini ve halkın her ortamda gücünü temel alan, yönetimde halka dayanan, halktan güç alarak halka hizmet etmeye çalışan Halkçılık ilkesini tamamlayan en önemli 3 unsur: siyasal demokrasi, kanun önünde eşitlik ve sınıf mücadelesinin reddi ile soysal dayanışmadır.
Günümüzde isimleri Halk cumhuriyeti olarak adlandırılan rejimler mevcuttur, fakat halkın egemenlikleri bir grubun eli altında bulunmaktadır. Atatürk: “…amaçlarında milli değillerdir. Kişisel hürriyet ve eşitlik tanımazlar. Halk egemenliğine saygıları yoktur. İçte halkın çoğunluğunu kaba kuvvet kullanarak, görüşlerini kabullenmeye zorlarlar…”  sözleriyle diğer halkçılığı esas alan sistemlerin farkını anlatmaya çalışmıştır.
Halkçılık ilkesi ile;
1. Halkın işbirliği içersinde olması ve toplumsal dayanışmanın artması sağlanmıştır.
2. Milli egemenlik ve demokrasi ilkelerinin topluma adaptasyon sürecini kısaltmıştır.
3. Ekonomik olarak kalınmayı hızlandırmış, refah seviyesi düşük kitlelerin ekonomik açıdan düzelmesine yardımcı olmuştur. Bu ilke ışığında devlet, vatandaşının ekonomik sorunlarını çözmek ve onların yaşam standartlarını yükseltmekle ilgili önlemler almaktan sorumlu tutulmuştur. Buna karşı halk ise çalışmak, üretmek ve ülke ekonomisine fayda sağlamakla mükelleftir.
4. Türk toplumuna yönetime katılma, kanunlar önünde eşit olma ve devletin imkânlarından eşit olarak faydalanabilme haklarını kazandırmıştır.
Atatürk'ün Halkçılık ilkesi ışığında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yapılan faaliyetler ve Türk toplumuna faydaları kısaca şu şekilde özetlenebilir:
1. 23 Nisan 1920 yılında T.B.M.M.’nin açılması sağlanmış, 1921 yılında ilk anayasa oluşturulmuş ve 29 Ekim 1923 tarihinde de Cumhuriyet ilan edilmiştir.
2. Medeni kanunun kabul edilmesi ile sosyal ve ekonomik alanda kadın-erkek eşitliği sağlanmıştır.
3. Hukuksal alanda herkesin kanunlar karşısında eşit olduğu bir toplumun oluşturulması sağlanmıştır.
4. Türk toplumunun yönetime katılma hakkı sağlamıştır.
5. Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesiyle siyasal alanda kadın-erkek eşitliğinin oluşturulmasını sağlamıştır.
6. Aşar vergisi kaldırılarak halkın ekonomik olarak güçlenmesi sağlanmıştır.
7. Ülke içerisindeki azınlıkları Türk vatandaşı kabul ederek ayrıcalıklar sağlanmasının önüne geçilmiş ve toplumsal eşitlik sağlanmıştır.
8. Sosyal adalete, sosyal güvenliğe ve adaletli gelir dağılımına önem verilmesini sağlamıştır.
9. Okuma yazma seferberliğinin başlatılmasını ve halkın okuma yazma seviyesinin yükseltilmesini sağlamıştır.
10. Soyadı kanununa ilave olarak çıkarılan bir kanunla Osmanlı Devleti’nden kalma bey, paşa, ağa, hoca, molla, hafız vb. gibi toplumsal eşitliği zedeleyen sıfatların kaldırılmasını sağlamıştır.
11. Kılık kıyafet kanununun çıkarılmasını sağlamıştır. Toplumdaki tüm bireylerin çağdaş medeniyet seviyesine göre giyim ve kuşamlarını ayarlamalarını sağlamıştır.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy