18 Nisan 2017 Salı

DEVLETÇİLİK

Hiç yorum yok



DEVLETÇİLİK
Devlet bir ülke üzerinde yaşayan insan topluluğunun, aralarındaki düzeni kurmak ve sürdürmek için oluşturduğu siyasi teşkilata ve bu teşkilatın ortaya çıkardığı üstün buyurma gücüdür.
Devletçilik ilkesi ise o ülkenin sosyal politikasında izlenecek yol ve yöntemlerin belirlenmesi, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın devlet eliyle gerçekleştirilmesidir.
Bir devletin temel öğeleri; millet, yurt, egemenlik, bayrak ve milli marştır.
Devletçilik ilkesinde asıl amaç fertlerin yapamayacağı oluşumların devlet tarafından sağlanmasıdır. Bu ilke Atatürk'ün ekonomik görüşlerini ifade eden, ekonomik kalkınmada özel teşebbüslerin yanı sıra devletin de yatırımlar yapmasını öngören karma sistemi ele alan, sosyal güvenliğin sağlanmasını devletin görevi kabul eden bir Atatürk ilkesidir.
Devletçilik ilkesinde devlet güçsüzlerin kuvvetlilerle karşı karşıya kalmasından doğacak sakıncaları gidermek maksadı ile düzenleyici roller üstlenmektedir.
Kısa bir tabir ile devletçilik ilkesi, devletin ekonomik alana doğrudan doğruya müdahalesini öngören bir sitemdir.
Atatürkçülük güçlü bir devletin güçlü bir ekonomi ile mümkün olacağını ön görmüştür. Bu konu hakkında birçok konuşma yapmıştır. Atatürk: “Yeni Türkiye Devleti temelleri süngü ile değil, süngünün dahi dayandığı ekonomi ile kurulacaktır. Yeni Türkiye Devleti, cihangir bir devlet olmayacaktır. Fakat yeni Türkiye Devleti ekonomik bir devlet olacaktır. Hayat demek ekonomi demektir. Yaşamak için, kuvvetli bir devlet ekonomisi esastır.” sözleriyle devletçilik ilkesinin uygulanabilmesinin güçlü bir ekonomiyle olacağını vurgulamak istemiştir.
Atatürk: ”Hulasa, bizim takip etiğimiz devletçilik, ferdi çalışma ve faaliyeti esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha ve memleketi bayındırlığa eriştirmek için milletin genelde yüksek menfaatlerinin gerektirdiği işlerde, özellikle iktisadi sahada devleti fiilen ilgili kılmaktır.” sözleriyle devletçilik ilkesinin, özel teşebbüs hürriyeti ve piyasa ekonomisi reddi anlamına gelmediğini vurgulamıştır.
Atatürk; milli kalınmanın devlet ve vatandaş işbirliği ile geçekleşeceğine inanmış, özel teşebbüse de her alanda fırsat tanınmasını ve destek verilmesini sağlamak maksadı ile Teşviki Sanayi kanununun çıkarılmasını sağlamıştır. Özel teşebbüsün yeterli sermaye ve güce sahip olamaması yüzünden yapmaya çalıştığı girişimlerden fazla fayda sağlanamamıştır.
Devletçilik ilkesi ışığında Türk Devleti’nin sorumlulukları kısaca şu şekilde özetlenebilir.
1. Devlet; ülkede güvenliği ve adaleti sağlayarak, tüm vatandaşlarının her çeşit hürriyetini güvence altında tutmakla mükelleftir.
2. Devletin; karayolları, demir yolları, limanlar, havaalanları, vb. bayındırlık işleri ile, milli eğitim, sağlık, sosyal yardımlaşma, tarım, ticaret ve sanata ait işlerle ilgilenme sorumluluğu vardır.
3. Devlet; dış siyaset ve diğer milletlerle olan ilişkilerini iyi yönetmek ve her çeşit savunma gücünü her daim hazır tutacak şekilde milletin bağımsızlığını devamlı kılmakla mükelleftir.
4. Devlet; ekonomik konularda devlet ile özel teşebbüs işletmeciliğini bir arada ve dengeli bir şekilde yürütmekle sorumludur.
Devletçilik ilkesinin Türk toplumuna sağladığı faydalar kısaca şu şekilde özetlenebilir:
1. 1931 yılından başlayarak uygulamaya koyulan devletçilik ilkesi ile ilk defa beş yıllık kalkınma planları çıkarılmış ve planlı ekonomiye geçiş süreci başlamıştır.
2. Kısa zamanda özellikle devlet imkânları ile sanayi yatırımları başlamış halkın refah seviyesi yükseltilmeye çalışılmıştır.
3. Devletçilik ilkesinin eğitici ve öğretici niteliği kapsamında, ülkemizdeki teknik eleman açığının kapatılması ve eksikliklerin giderilmesi sağlanmaya çalışılmıştır.
4. Türk çiftçisinin ürünlerini en iyi şekilde değerlendirmesi için fırsatlar tanınmış ve üreticinin zarar görmemesi için uğraşılmıştır.
5. Ekonomik kalkınmada bölgeler arasındaki farklılıkların giderilmesi için çalışmalar başlatılmış ve bu hedef doğrultusunda önemli mesafeler kat edilmesi sağlanmıştır.
Atatürk'ün Devletçilik ilkesi ışığında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yapılan faaliyetler ise kısaca şu şekilde özetlenebilir:
1. İzmir İktisat kongresi yapılmıştır.
2. Beş yıllık kalınma planları doğrultusunda ülkenin her yerinde fabrikalar kurulmaya başlanmış ve zarar gören işletmeler devlet desteği ile ayağa kaldırılmaya çalışılmıştır.
3. Aşar vergisinin kaldırılması, tarım kredi kooperatiflerinin kurulması, Ziraat Enstitülerinin elleriyle tohumluk dağıtması vb. tarımı destekleyici faaliyetler yapılmıştır.
4. Sanayi yatırımlarını desteklemek için Sümerbank ve Etibank gibi kurumlar oluşturulmuş ve kamulaştırma faaliyetleri başlatılmıştır.
5. Devlet bankalarının kurulması ile faiz oranlarının devlet tarafından belirlenmesi sağlanmıştır.
6. Temel tüketim mallarının fiyatlarının devlet tarafından belirlenmesi sağlanılmış ve halkın daha fazla yıpratılmaması amacı ile çalışmalar başlatılmıştır.
7. Sağlık, eğitim, bayındırlık, kültür ve sanat alanlarında halkın gereksinimlerini karşılayabilecek yatırımlar yapılmaya başlanmıştır.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy