18 Nisan 2017 Salı

GERMİYANOĞULLARI BEYLİĞİ (1299-1428)

Hiç yorum yok


GERMİYANOĞULLARI BEYLİĞİ (1299-1428)
Germiyanoğulları Beyliği, Anadolu beylikleri içinde kuvvetli sayılacak bir beylik konumunda olmuştur. Germiyan, bir Türkmen aşireti ismi olup bilahare hem aile hemde devlet ismi halini almıştır. Beyliği kuran Germiyan aşireti, önce Malatya taraflarında bir müddet oturmuş, sonra Kütahya ve Denizli yöresine gelmiştir. Beyliğin ne zaman Kütahya'ya kati şekilde yerleştikleri bilinmemektedir. Yalnız 1283 yılından itibaren Germiyanlıların Kütahya'da kuvvetli nüfuzları olduğu görülmüştür.
Germiyanoğullarının ilk reislerinden Ali Aşir Bey ve onun oğlu Yakup Bey Selçuklu emirlerindendir. Germiyanoğulları Beyliği 1299 yılında Kütahya civarında Yakup Bey tarafından kurulmuştur. Germiyan Sultanı unvanını alan Yakup Bey, beyliğini bir hayli kuvvetlendirmiş, Bizanslılarla muharebe etmek üzere Aydınoğlu Mehmet Bey kumandasında sevk ettiği kuvvet ile Ege sahillerine kadar inmiş, Ayasluğ ve Birgi'yi ele geçirmiştir.
Yakup Bey'in ölümü ile yerine geçen Mehmet Bey, Bizanslılardan Simav gölü çevresini ele geçirmiştir. Mehmet Bey vefat edince, Germiyanlılara tabi Aydınoğulları Beyliği ayrılmıştır. Mehmet Bey'in oğlu olup Süleyman Şah ve Şah Çelebi diye anılan Germiyan Hükümdarı, Karamanoğullarının tazyikine maruz kaldığından, onlara mukabil komşusu Osmanlılarla anlaşmak istemiştir.
Bu maksatla kızı Devlet Hatun'u I. Murad'ın oğlu Yıldırım Bayezid'a vererek akrabalık bağı tesis etmiştir. Kızının çeyizi olarak merkezleri Kütahya ile birlikte Tavşanlı, Simav ve Emed'i Osmanlılara terk edip kendisi Kula kasabasına çekilmiştir.
I. Kosova muharebesinde Sultan Murad şehit düşünce Osmanlıların sarsılacağını düşünen Karamanoğulları ve Germiyanlılar Osmanlı topraklarına saldırmaya başlamışlardır. Bu sırada Germiyanoğulları hükümdarı olan II. Yakup Bey, evvelce çeyiz olarak terk edilen toprakları geri almaya başlamışsa da, yıldırım gibi Anadolu'ya yetişen Bayezid, 1390 yılında Yakup Beyi yakalatarak Rumeli'de İpsala kalesine hapsetmiş ve bütün Germiyanoğulları topraklarını ele geçirmiştir.
Dokuz yıl boyunca İpsala'da kalan Yakup Bey 1399 yılında bir yolunu bulup kaçmayı başarmış ve deniz yolu ile önce Suriye'ye oradan da Timur'un yanına sığınmıştır.
Ankara muharebesinden sonra öteki Anadolu Beyleri gibi Yakup Bey de Osmanlıların eline geçmiş olan arazisine Timur'un emir ve müsaadesi ile sahip olmuştur. Timur'un yüksek hakimiyetini tanımış, onun namına para bastırmıştır.
II. Yakup Bey, yeğeni Çelebi Mehmet ve daha sonra da II. Murad ile iyi geçinmiştir. Kendisinin erkek evladı olmadığından Germiyanoğulları Beyliği topraklarının Osmanlı Devleti'ne verilmesini vasiyet etmiştir. Böylece 1428 yılında vefatı sonucunda Germiyanoğulları Beyliği son bulmuş ve toprakları Osmanlı Devleti'nin eline geçmiştir.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy