18 Nisan 2017 Salı

Sivas Kongresi Ve Önemi

Hiç yorum yok



Sivas Kongresi Ve Önemi
 (4-11 Eylül 1919)
Amasya Genelgesiyle toplanacağı duyurulan Sivas Kongresi, çağrılı olanların yarısı kadar bir delegeyle 4 Eylülde toplanmıştır. Tartışmalı oturumlardan sonra, başkanlığına Mustafa Kemal seçilmiştir.
Kongrenin en tartışmalı konusunu "manda" sorunu oluşturur. Kurtuluş Savaşı'nda önemli konumları olan birçok kişi manda savunuculuğunu yapmıştır. Mandacılık,
kurtuluşa varan başka bir yol olarak sunulmuştur. Ülkenin farklı güçler tarafından parçalanması yerine tek bir devletin mandası altına girmesinin daha uygun olacağı savunulmuştur. Mandater devletin kim olacağı sorusuna verilen yanıt ise ABD’dir.
Kongrede üç gün boyunca tartışılan Manda sorunu, Rauf Bey'in ABD senatosundan bir heyetin Türkiye'de inceleme yapmak üzere telgraf çekilerek çağrılmasını içeren önerisinin kabul edilmesiyle çözümlenmiştir.
11Eylül 1919'da çalışmalarını sona erdiren kongre, şu kararları almıştır:
•Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri, Anadolu ve Rumeli Mudafaa-i Hukuk Cemiyeti adıyla birleştirildi.
•Erzurum Kongresi'nin kararları genelleştirilerek kabul edildi.
•Bütün ülkeyi temsilen, başkanı Mustafa Kemal olan Temsil Heyeti oluşturuldu.
•Ali Fuat Paşa, Umum Kuvayi Milliye Komutanlığına atandı.
Önemi:
1)Erzurum Kongresi kararlan ulusa mal edildi.
2)Bölgesel mücadeleden ulusal mücadeleye geçiş sağlandı.
3)Temsil heyeti, TBMM'i açılana dek Bakanlar Kurulu işlevi gördü.
4)Misak-ı Milliye kesin hiçimi verildi.
Not: Kongre günlerinde ulusal mücadelenin ilk gazetesi olan İrade-i Milliye yayınlanarak halka bilgi verilmiştir.
•Güney Cephesini desteklemek amacıyla Adana’da Pozantı Kongresi toplanmıştır.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy