17 Nisan 2017 Pazartesi

Kızıl gezegen Mars'ın gizemi çözülemedi

Hiç yorum yok



NASA’nın Mars’a keşif için gönderilen Curiosity aracı gezegende metan gazı izine rastlamadı. Amerika Birleşik Devletleri tarafından gezegenin atmosferinde metan gazı kalıntılarının olduğu bildirildiğinden, kızıl gezegende gazın bulunmaması araştırmacılarda büyük şaşkınlık yarattı. Mikroorganizmaların saldığı bir gaz olan metan, dünyamızda yaşamın en büyük kanıtı olarak görülüyor. Ancak Mars’ta bizim bilmediğimiz formda bir yaşam olabileceği şüphesi bilim insanları için yeni bir yarışı başlatıyor.

Kızıl gezegende yaşamın var olup olmadığı hakkında yeni bir araştırma aracı da Ekim ayında Hindistan’dan yola çıkacak. Mars gözlem görevini üstlenen (MOM) aracı, kızıl gezegene ulaşmadan önce tam 10 ay uzayda yolculuk edecek. Hintli bilim adamı Mylswamy Annadurai MOM aracının özelliklerini şu sözlerle sıralıyor: “Araştırma aracımızda Mars’ın tüm renklerini ayırt edebilecek bir kameramız, gözlem yapabilmemiz adına çok açıdan çekim yapabilen lenslerimiz var. Metan sensörümüz de gezegende gaza rastlanıp rastlanmadığını bize bildirecek. Termal kameramız yeryüzünün temel özelliklerini, ısı değişimlerini detaylı şekilde kayda alacak.’‘

Hintli bilim insanları, Mars’a gönderilecek gözlem uydusu son hazırlıklarını tamamlıdığını belirtti. Detaylı gözlem için tüm donanıma sahip olan araç, Mars’ı anlamak için yeni bir yol çiziyor. Ancak Hindistan’da ekonomik problemler yaşanırken uzay araştırmaları için Mars’a büyük ödenekler çıkarılması da ülke yönetimini eleştirilerin hedefi haline getiriyor.

Avrupa Uzay Ajansı ESA ile Rusya Federal Uzay Ajansı Roscosmos ise 2016 yılında ‘exoMars’ görevine çıkmaya hazırlanıyor.

Kızıl gezegenin gizemi dünyadan uzaklığıyla birleşince bilim insanlarının keşif duygusu daha da kabarıyor.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy