26 Nisan 2017 Çarşamba

C Vitamini

Hiç yorum yok


C vitamini, normal büyüme gelişme için gerekli suda eriyen bir vitamindir. Suda çözünen vitaminler vücutta depolanmaz yani fazla miktarda vitamin vücuda girdiğinde ihtiyacın fazlası idrar yolu ile atılır. Bu nedenle sürekli alınması gerekir.

C Vitamininin Görevi

1) C vitamini, vücudun her yerinde hücrelerin ve dokuların büyümesi ve onarımı için gereklidir;
  • Deri, tendon (kasları kemiklere bağlayan bağ), kan damarları için kullanılan proteinlerin yapımında gereklidir.
  • Yaraların iyileşmesi ve skar dokusu gelişiminde gereklidir.
  • Kıkırdak, kemik ve dişlerin gelişimi, onarımı ve korunmasında gereklidir.
2) C vitamini kuvvetli bir antioksidandır. Antioksidanlar, vücutta oluşan serbest oksijen radikallerinin yol açtığı zararı önlemede gereklidir.
  • Yiyecekler, sigara dumanı, radyasyon gibi nedenlere bağlı serbest oksijen radikalleri oluşabilir.
  • Oluşan serbest radikaller yaşlanma sürecini hızlandırır
  • Serbest radikaller, kanser, kalp hastalığı ve artrit gibi durumların gelişiminde önemli rol oynamaktadır.
3) Uzun yıllar boyunca, C vitamini soğuk algınlığında bir çare olarak kullanılmıştır.
Ancak araştırmalar, C vitamini takviyelerinin veya C vitamininden zengin besinler ile beslenmenin soğuk algınlığına yakalanma riskini azaltmadığını göstermiştir. Fakat düzenli C vitamini takviyesi alan veya C vitamininden zengin besinler ile beslenenlerin soğuk algınlığı belirtilerini daha hafif geçirebileceği mümkündür. Yani soğuk algınlığı veya grip başladıktan sonra C vitamini almanın yararı görülmemektedir.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy