17 Nisan 2017 Pazartesi

Astral seyahat

Hiç yorum yok



Astral seyahat

Astral seyahat teknikleri. Astral seyahati kısaca ruhun bedenle irtibatını koparmadan bedenin dışında dolaşabilmesidir diye açıklayabiliriz. Ruh bedenle irtibatını koparmadan istediği yere gidip dolaşabilir isterseniz Türkiyeden Amerikaya bir kaç saniye içerisinde gidip gelebilir hatta uzak gezegenlere yüzlerce binlerce ışık yılı uzaklıktaki galaksilere bile gidebilirsiniz. Astral seyahat nasıl yapılır? Astral seyahat için birinci şart cesaret ve sıhhattir astral seyahat sırasında korkuya kapılanlar astral seyahatı tamamlayamaz hayal kırıklığına uğrarlar.Astral seyahata başlayacakların kalp hastalıkları ile ilgili bir sorunları olmamalıdır.
Astral seyahat sırasında özellikle ilk tecrübe esnasında doğal olarak insanda aşırı bir heyecan olacağından bu tür bir çalışma kalp hastalarının kalp krizi geçirmelerine sebep olabilir. Aslında korkulacak hiç bir yönü olmayan bu deneyim yine de kalp sorunu olanlara tafsiye edilmez. Astral seyahate acele ile başlamaya çalışmak başarısızlık ve yılgınlık verir,ilk yapılacak iş astral seyahate başlamadan beyni şartlandırmaktır.Mesela astral seyahate çıkmak isteyen kişi ayın birinde astral seyahat kararı verdiyse kendi kendine şöyl1>e bir telkinde bulunmalıdır bu gün ayın biri ayın dördünde yani dört gün sonra astral seyahat yapacağım bu seyahatimde korkmayacak ve deneyimi başarıyla tamamlayacağım diye kendine telkinde bulunmalıdır. Her gün kişi bu telkini kendine yapar yine telkin yaparken bir saat seçilmelidir örneğin gece saat 03'de astral seyahata başlayacağım diye kişi kendini şartlandırmalıdır. 
Beklenen gün ve saat geldiğinde kişi çıplak vaziyette yatağına yatar.Yatak kişiyi rahatsız etmemeli çok sert veya çok yumuşak olmamalıdır. Oda sıcaklığı normal olmalı kişi çıplak olacağından üşümemelidir.Oda iyi havalandırılmış olmalı aşırı rahatsız edici parfüm sigara dumanı gibi etkilerden ve gürültüden uzak olmalıdır gecenin sessiz saatlerini tercih etmek bu açıdan da kişinin işini kolaylaştırır.Astral seyahata çıkacak kişi rahatsız edilmemelidir rahat etmek için oda kapısı kilitlenmelidir.Astral seyahat transına girmiş olan bir kişiyi aniden uyandırmak son derece sağlıksız ve zararlı neticeler doğurur. Astral seyahate başlamak için kişi transa başlar ilk iş hiç bir şey düşünmemeye çalışarak zihni dinlendirmektir.Daha sonra hafif bir vınlama sesi duyulacağı düşünülür uzaktan duyulan bir hızar sesi veya bir vantilatör sesi gibi.
Astral seyahata başlayacak kişi vücudunda ufak ufak karıncalanmalar hissetmeye başlar.Bunlar işlerin yolunda olduğunun astral seyahate başlanacağının ilk sinyalleridir.Kişi sanki üzerinde ince bir örtü varmış da o örtü yavaş yavaş yükselmeye başlıyor gibi hisseder bu örtünün ruhunuz olduğunu kendinize telkin etmek faydalı olacaktır.Gerçekten de bir vınlama sesi duyulmaya ve vücut karıncalanmaya başlar.Kişi ne oluyor bana diye heyecanlanmamalıdır.Bilakis işte başarıyorum astral seyahate başlıyorum diye düşünüp kendi kendine telkin de bulunmalıdır.Genellikle bu ses ve karıncalanmadan sonra gözlerin önüne hafif yeşile kaçar küçük ışık kümeleri gelmeye ve vücut kıpırdayamaz şekilde katalepsiye girmeye başlar bunlarda korkmadan atlatılırsa astral seyyah yavaş yavaş bedeninin yattığı yerden tavana doğru yükselmeye başladığını hisseder.Odanın içinde fosforlu bir renk çümbüşü vardır adeta ,sonra astral seyyahımız gayri ihtiyari yatağa bakar burası astral seyahatin en önemli kısmıdır.Yatakta biri yatmaktadır biraz dikkatli bakan seyyah yatakta yatanın kendisi olduğunu görür şaşkın ve korkmuştur bir an için eyvah ben öldüm ruhum yatakta yatan ölü bedenimi görüyor diye bir korkuya kapılırsa ani bir sarsıntıyla bedenine geri döner ,artık o gün için astral seyahat imkanı kalmamış sayılır.
Burada daha önce de belirttiğimiz gibi korkmamalıdır ortada ne ölen biri ne de bedenden irtibatını koparan bir ruh vardır.Yatakta yatan sadece seyyahın bedenidir seyyahın kendisi ruhun içini ve özünü oluşturmaktadır.Ruh bedene astral bir kordonla bağlıdır bir tür bebeğin annesine göbek bağıyla bağlı olduğu gibi bu bağ kopmadan bedenden geri dönüşsüz bir ayrılık olmaz bu açıdan korkmamalıdır.Bu bağ inanın ki bebeği anneye bağlayan göbek kordonundan binlerce kat daha sağlamdır.Kopacak diye korkuya kapılıp seyahatinizi ertelemeye değmez.Bu seyahat size çok şeyler kazandıracak ruhunuzu olgunlaştıracak karşılaştığınız günlük hayata dair sorunların ve de şu dünyanın ne kadar küçük olduğunu göreceksiniz. Şayet kendi bedeninizi görüpte korkuya kapılmaz yolculuğunuza devam ederseniz artık önünüzde bir engel kalmayacaktır,önce evinizin içinde uçarcasına dolaşır sonra sokağa çıkar isterseniz kilometrelerce uzağa gider isterseniz ay yüzeyindeki kraterleri çok yakından seyredebilirsiniz.Bu arada sizi kimse görmeyecek ve farkında olmayacaktır.ilk astral seyahate çıkan acemi seyyahlar sokakta insanların kendisini çıplak vaziyette göreceklerini zannederek çekinir utanırlar,sokak da dolaşan ruhunuzdur çıplak bedeniniz halen odanızda yatakta yatmaktadır bunu unutmayın.Şimdiden sizlere başarılarınızın devamını diliyoruz. 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy