26 Nisan 2017 Çarşamba

Arpacık (Blefarit) Nedir?

Hiç yorum yok




Arpacık, latince ismi ile Blefarit, göz kapağında görülen ve kirpik köklerindeki yağ bezlerinin iltihaplanmasıdır. Göz kapağında, iltihaplı, kaşıntılı, kızarık lezyonlar oluşur. Arpacık çoğu zaman tedavisi zor kronik bir durumdur. Ancak kötü bir görünüme neden olsa da görme sorunlarına neden olmaz.

Belirtileri

Arpacık belirtileri;
  • Gözlerde sulanma,
  • Göz kapaklarında yağlı bir görünüm
  • Gözlerde kızarma
  • Göz kapaklarında kaşıntı, kızarıklık ve şişlik
  • Uyanınca yapışık kirpikler ve gözleri açmada zorlanma
  • Işığa duyarlılık
  • Kırpiklerde düzensiz büyüme
  • Kirpik kaybı

Arpacık Nedenleri

  • Seboreik dermatit
  • Bakteriyel enfeksiyon
  • Kirpiklerdeki yağ bezlerindeki sorunlar
  • Rosacea
  • Göz ilaçları, makyaj, lens solüsyonları gibi göz ile temas eden şeylere karşı allerji
  • Kirpik akarları veya bit
  • Kuvvetli bir akne ilacı olan Isotrexin jel gibi ilaçların yan etkileri sonrasında göz kapaklarında bakteri üremesinde artışa neden olabilir.

Arpacık Tedavisi

Arpacık tedavisinde kullanılan yöntemler şunlardır;
  • Antibiyotikler: Göz kapaklarına uygulanan antibiyotik içeren kremler enfeksiyonun kontrolünde etkilidir.
  • Steroidli Göz Damlaları, Merhemleri: Streroid içeren göz damlaları veya kremleri, inflamasyonun kontrol altına alınmasında yardımcıdır.
  • Düzenli Temizlik: Sıcak bez ile göz kapaklarının silinip kompresyon uygulanması çoğu zaman belirti ve bulguların kontrolünde etkilidir.
  • Suni Gözyaşları. Suni gözyaşı damlaları, kuru göz sorununu hafifletmeye yardımcı olur
  • Altta Yatan Sorunun Tedavisi: Seboreik dermatit, rosacea ve diğer hastalıklara bağlı gelişen arpacık altta yatan hastalığın tedavisi  ile kontrol altına alınabilir.
Arpacık nadiren tamamen iyileşip kaybolur. tedavi başarılı bile olsa tekrar etme oranı çok yüksektir.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy