17 Nisan 2017 Pazartesi

UFO'lar ve çıkardıkları süpersonik sesler

Hiç yorum yok


İnsanın işitme frekansının menzili dahilinde UFO'lar çoğunlukla sessizdir. Sesler işitildiği zaman, çoğu kez, yüksek bir vızıltı sesi, dönen bir topaçınki gibi vınlama sesi, hışırdama ve parlama sesi ve rüzgar sesi şeklinde tanımlanırlar. Olması muhtemel elektromanyetik radyasyona karşı duyarlığın ya da dokunma duyusunun frekans menzilleri dahilinde, UFO'larla yakın karşılaşmalarda bulunanlarca aşağıdaki etkiler rapor edilmiştir:

Otomobil yolcuları şok ve uyuşma hali geçirmişler; sürücüler yarı felç hali ve sıcaklık hissetmişler; yolcular "elektrik şoku" hissetmişler, bir "karıncalanma hissi" duymuşlar, gözler aşırı derecede tahriş olmuş, deri kırmızılaşmış ve gözler şişmiştir. Bir çok yakın karşılaşma olayında, korku ve uykusuzluk yaygın görülen etkiler olduğu halde, yukarıdaki türden etkiler meydana gelmez.

Aşağıdaki etkiler ve olaylar ise, bilinmeyen frekans menzillerine aitmiş gibi görünürler: Bir gözlemden önce duyulan açıklanamaz bir korku ya da huzursuzluk hissi; bir şeyin "varlığı" hissi ya da biri tarafından gözleniyor olma hissi; gözlemeye korkmamasını ya da sakin halde kalmasını ya da uzak durmasını söyleyen mesajların ya da izlenimlerin alınması ve bir ya da daha fazla gözlemcinin, diğer kişiler tarafından görüş menzili dahilinde görülemeyen bir UFO'yu gözlemlemesi. Bu etkiler ve olaylardan bazılarının psişik olaylarla ilişkili olduğu görülmekte ve bunlar, UFO'ların ardındaki nedenleri anlamak için en değerli ipuçlarından bazılarının, insanın psişik güçlülüğü sayesinde elde edebileceğini akla getirmektedirler.

Hayvanların UFO'lara tepkileri, gözlemcilerin deneyimlerini kanıtlamakta kullanılabilecek bir diğer done kategorisini oluşturmaktadır. UFO'lara hayvanlar tarafından gösterilen tepkiler, bazı vakalarda hayvanların görsel gizlemlerine atfedilebilir, fakat diğer bazı vakalarda ise, diğer duyusal ya da psişik nedenlerle ilgili oldukları görülür. Bu tepkiler, ormanlık bir bölgede olağan dışı bir sessizlik ve hayvanların ortadan kaybolmaları, çevrede ve bahçede köpeklerin ulumaları ve havlamaları ve saklanmaya eğilim, inleme, titreme, ağlama gibi güçlü bir koku hissini gösterir tepkilerden ibarettir.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy