17 Nisan 2017 Pazartesi

Kepler teleskopu dünyanın ikizi bir gezegen keşfetti

Hiç yorum yok


NASA’nın gezegen avcısı Kepler teleskobu, Kepler-22b ismi verilen ve atmosfer sıcaklığı dünyaya çok benzeyen bir gezegen keşfetti. Gezegen, Dünya’ya yaklaşık 600 ışık yılı  uzaklıkta ayrıca yaşanabilir bir gezegen olma ihtimali bulunuyor. 

Güneş sistemi benzeri bir sistemin en küçük gezegeni olan Kepler 22b’nin takip edilmesi sonucunda daha fazla bilgi elde edilecek. Kepler-22b’nin çapı dünyanın 2,4 katı daha büyük. Bilim adamları henüz Kepler – 22b’nin kayalık, sıvı veya gaz bileşiminden oluşan bir gezegen olup olmadığını bilmiyorlar. NASA’nın Washington’da bulunan Genel Müdürlüğünde Kepler programı başkanı Douglas Hudgins açıklamasında bu keşif için; "Dünyanın ikizini bulmak için çıkılmış yolda önemli bir kilometre taşı" olarak nitelendi.

Kepler’in bulduğu sonuçların, evrendeki yerimiz hakkındaki büyük sorulara cevap vermesi için bilim adamları çalışmalarına hızla devam ediyor.

Bir gezegenin keşfi için üç kez sinyal alınması gerekiyor. NASA Ames Araştırma Merkezi’nde baş araştırmacısı William Borucki; "Kader bu gezegeni keşfetmemiz için yüzümüze güldü. İlk geçiş, uzay aracının hazırlıkları tamamlandıktan tam 3 gün sonra gerçekleşti. Gezegeni tanımlayan üçüncü geçişe ise tatil sezonu boyunca tanık olduk" dedi.

Kepler-22b, 600 ışık yılı uzaklıkta yer almaktadır. Gezegen, Dünya’dan çok daha büyük olmakla birlikte, 290 gün güneş benzeri bir yıldızın etrafında yörüngede olması ve atmosfer sıcaklığı ile dünyamıza oldukça benzemektedir. Biraz daha küçük ve daha serin olmasına rağmen gezegenin ana yıldızları, güneş gibi aynı sınıf, G-tipi olarak adlandırılan türe aittir.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy