17 Nisan 2017 Pazartesi

Açıklanamayan Olaylar/Sibirya'daki dev çukur

Hiç yorum yok


Sibirya’da keşfedilen “kara delik” bilim adamlarının da kafasını karıştırdı!

Sibirya’da yaklaşık 2 yıl önce açıldığı iddia edilen ve geçtiğimiz hafta fark edilen, genişliği yaklaşık 80 metre fakat derinliği henüz hesaplanamayan dev çukura Çarşamba günü giden bilim adamları henüz net bir sonuca ulaşamadılar ama teoriler bunun küresel ısınmadan kaynaklandığı üzerinde yoğunlaşıyor.

Kimi bölgeye bir meteor düştüğünü kimi de dünyanın sonunun geldiğini iddia etmişti. “Dünyanın Sonu” anlamına gelen Yamal yarımadasında açılan delik bu iddiaları körüklemişti. Uçuk iddialar arasında bir UFO’nun dünyaya geldiği bile vardı.

Sibirya’daki dev çukur nasıl açıldı?
Pek çok bilim adamına göre Sibirya’nın kuzeyinde meydana gelen olayın arkasında küresel ısınma var. Arktik Araştırma Merkezi’nden Anna Kurchatova da soru işaretlerinin odağındaki çukurun küresel ısınma nedeniyle ortaya çıktığı kanaatinde. Kurchatova, su, tuz ve gaz karışımı sonucunda yer altında patlama meydana geldiğini düşünüyor.  Küresel ısınma nedeniyle gaz salındığına dikkat çeken araştırmacılar, bunun daha sonra ise patladığını tahmin ediyor. Onlara göre bu iddialarını doğrulayan en büyük etken ise deliğin iç kısmının kararmış olması. Deliği incelemek için bölgede seferber olan bilim adamları, toprak hava ve su numunesi toplayarak bu sonuca ulaştı.

Diğer bilim adamları da bu teoriyi destekler görüşler sundular. Yeni Güney Galler Üniversitesi Kutup Bilim adamı Dr. Chris Fogwill kendisinin “Pingo” adını verdiği, Sibirya bölgesinde küresel ısınma etkisiyle birlikte yer altında sıkışmış buzun erimesiyle oluşan doğal bir fenomen olduğunu belirtti.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy