18 Nisan 2017 Salı

Atatürk'e İzmir Suikasti

Hiç yorum yok



Atatürk'e İzmir Suikasti
Atatürk’ün İzmir’e yapacağı bir geziden yararlanacaklardı. Büyük Önder 16 haziran 1926’da İzmir’e varacaktı. Şehrin içine girmek için izleyeceği yol bilindiğinden, Kemeraltı semtindeki üç yol ağzında caniler Atatürk’ün otomobiline bombalar atacak, arkasından tabanca ateşi açıp kaçacaklardı. İleride hazırlanan bir otomobile atlayıp, Karşıyaka’ya varacaklar, oradan, hazırlanan bir motorla Sakız adasına sığınacaklardı.
Atatürk’ün gezisinde bir gün gecikme yapması,
canilere motor hazırlayan Giritli Şevki adındaki adamı kuşkulandırdı. Tertipçiler arasında olmasına rağmen, bu gecikmenin kendilerini ele vereceği korkusuna kapılarak 17 haziranda, öğleden önce İzmir Valisi Kazım Paşa’ya her şeyi bildirdi. Bunun üzerine komplo üyeleri yakalandılar. Derhal bir İstiklal Mahkemesi İzmir’e gönderildi. Canilerin hepsi yakalandı. Yalnız eski İttihatçılardan Kara Kemal, İstanbul’daki evinde sıkıştırıldığı sırada kendisini öldürdü.
İstiklal Mahkemesinin büyük soruşturmasında, bu komplo ile uzaktan ilgili başkalarının da bulunduğu anlaşıldı. Bunların hepsi tutuklandı Verilen karar sonucunda, İzmir’de komployu hazırlayanlar ölüm cezasına çarptırıldılar ve bu hüküm yerine getirildi. Atatürk’ü tasfiye etmek isteyen diğer kişilerin yargılanmasına Ankara’da devam edildi. Bunların içinde suçları sabit olanlar da gerekli cezaları  aldılar.
Atatürk’ün bu korkunç suikasttan kurtulması, Türk ulusunun büyük talihidir. Suikast dolayısı ile yapılan yargılamalarda ona karşı olan küçük bir grup tasfiye edilmiştir. İttihatçılık kesinlikle tarihe karışmıştır. Bu olaydan sonra da büyük Önder’in canına kıymayı kimsenin düşünmemesi, İzmir’deki tertibi hazırlayanların ulusla hiç bir ilişkileri olmadığını göstermektedir.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy