17 Nisan 2017 Pazartesi

200 yıllık meditasyonun sırrı

Hiç yorum yok




Bir Budist rahibe ait olan, ancak kimliği henüz kesinleşmeyen bu vücut, yaklaşık 200 yıldır meditasyona devam ediyor. Uzmanlar bu vücudun ardındaki gizemi çözmek için araştırmalarına devam ediyor.

Fotoğrafta gördüğünüz vücut, 200 sene önce meditasyon yaparken ölen bir keşişe ait. Yüzlerce yıl sonra bile bağdaş kurmuş şekilde bulunan rahibin kimlik belirleme çalışmaları devam ediyor. Ancak uzmanların gerçeğe çok yakın bir tahmini de var.

Discovery News sitesinin haberine göre bir keşişe ait olan ve artık mumyalaşmış haldeki ceset, Moğolistan’ın Songinokhairkhan şehrinde bulundu. Hayvan derisiyle kaplı ve mumyalanmış haldeki bedenin, yaklaşık 200 yıldır bağdaş kurmuş bir şekilde durduğu tahmin ediliyor. Haberde Budist rahibin vücudunun tam olarak nerede ortaya çıkartıldığının ise belli olmadığı söyleniyor. Budist rahiple ilgili bilinen tek detay, vücudunun sığır derisiyle kaplı olduğu ve üzerinde turuncu renkte bir keşiş kıyafetinin bulunduğu.

Ulan Batur Ulusal Merkezi Adli Tıp Kurumu ’ndaki araştırmacılar kalıntılar üzerinde hala çalışıyorlar ama, cesedin kime ait olduğuna dair bir tahminleri de var. Uzmanlar, mumyalanmış vücudun 1852 yılında doğan Tibetli Budist bir rahip olan ünlü hoca Lama Dashi-Dorzho Itigilov olduğunu düşünüyor.

Itigilov’un 1927 yılında bağdaş kurmuş halde meditasyon yaparken öldüğü ve çam ağacından yapılmış bir tabuta konarak toprağa verildiği biliniyor. Itigilov’un mezarı 1955 ve 1973 yıllarında açılmış, vücudun sağlam olduğu ve hala meditasyon pozunda durduğu görülmüştü.

MEDİTASYONU BİTMEMİŞ OLABİLİR !
Moğolistan’ın Songinokhairkhan eyaletinde 200 yıl önce meditasyona geçen Lama’nın (Tibetli Rahip ) çürümeyen bedeni ortaya çıkarılmıştı. Bedeni inceleyen Budist akademisyenler, 200 yıl önce meditasyona geçtiği düşünülen mumyalaşmış rahibin hala ölmediğini, rahibin “derin meditasyonda" olduğunu iddia etti.

Bedeni gün ışığına çıkan Budist’in "Lotus duruşu" adı verilen pozisyonda olduğu tespit edildi. İngiliz Independent Gazetesi'nin haberine göre rahibin açık olan sol eli ve Sutra öğütlerini sembolize eden sağ eli, eski geleneklere göre 'tukdam' (Budalık mertebesinden bir önceki aşama) meditasyonunda olduğuna dair bir işaret.

Mükemmel şekilde korunmuş kalıntıların adli tıp uzmanları tarafından hâlâ araştırıldığının ifade edildiği haberde, mumyanın aslında hala derin meditasyonda olduğu ve “tukdam” denilen çok özel bir ruhsal evrede olduğunun tahmin edildiği ifade edildi.

“Tukdam” denilen ruhsal evre mumyanın ölmediği ve gerçek bir Buda olmaktan bir adım uzakta olduğu anlamına geliyor.

Bedeni inceleyen adli tıp uzmanları, mumyalaşmış bedenin Tibetli bir Budist öğretmene ait olduğunu düşünüyor.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy