17 Nisan 2017 Pazartesi

UFO Kazaları - Aztek Olayı

Hiç yorum yok


“Uçan dairelerden fırlatılan gözlem disklerinden biri hava kuvvetlerimizce düşürülmüştür. Özellikle belirtmek isteriz ki bu araç yeryüzünde imal edilmemiştir. Yapısında kullanılan maddeler , analizine katılan uzmanlar için tamamen meçhul kalmış ve anlaşılamamıştır.” Dr. Antony Hewish / Cambridge Üniversitesi

13 Şubat 1948 günü ABD, New Mexico’daki Aztek kasabası yakınlarında bir uzay aracı ele geçirildi. UFO’nun düşüşü 3 radar birimi tarafından da tespit edilmişti. Hükümet Sekreteri George C. Marshall, Colorado’daki Camp Hale Üssü’nden bir araştırma ekibi gönderilmesini istedi. Bölge üzerinde araştırmalar yapan bir helikopter ekibi, Aztek’in 12 mil kuzeydoğusuna bir diskin düştüğünü belirledi ve kaza yerinde çok kötü bir biçimde yanmış olan 12 insanımsı varlık buldu. Disk, Dayton, Ohio’daki Wright-Patterson Hava Üssü’ndeki 18 numaralı hangara götürülerek burada analizlere tabi tutuldu ve olay kamuoyundan saklandı.

Araştırmacı ve yazar Frank Scully, 1950’de yayımladığı “Uçan Dairelerin Ardında” adlı kitabında, 4 UFO kazası ve enkaz kaldırma olayından bahsetmektedir. Scully, Aztec yakınlarında düşen diskin yaklaşık 30 m. çapında olduğunu ve dışının alüminyum benzeri hafif bir metalle kaplı olduğunu belirtmiştir. Bu metal o kadar dayanıklıydı ki, oldukça yüksek sıcaklıklardan bile etkilenmiyor ve üzerinde matkapla delik açma çabaları sonuçsuz kalıyordu.

Görünüşe göre disk, merkeze sabitlenmiş bir kabin ve etrafında dönen geniş halkalardan oluşmaktaydı. Ortada hiçbir çivi, cıvata, vida ya da kaynak yapıldığına dair hiçbir iz yoktu. Araştırmacılar sonunda, aracın pencere deliğinden içeri uzun bir sopa sokarak daha önce farketmedikleri gizli bir kapıyı açmayı ve araca girmeyi başardılar. Scully’nin İstihbaratta görevli kaynağı, ayrıca, yaklaşık 1 m. boylarındaki 16 küçük insan benzeri varlığın kabin içinde ölü olarak bulunduğunu söylemekteydi. Vücutları yanarak koyu kahve bir renk almıştı. Scully’e gelişmiş yiv ve iğne sistemleriyle bir araya getirilmiş olan aracın hasar görmediği bildirilmişti. Araç ve içinde bulunan varlıkların bedenleri hemen Wright Patterson Üssü’ne gönderilmişti.

1987 yılında, araştırmacı William Steinman, Scully’i destekler nitelikte bazı belgeler edindiğini bildirdi. Steinman, kazanın 25 Mart’ta gerçekleştiğini ve bu tanımlanamayan aracın 3 ayrı radar merkezi tarafından tespit edildiğini söylemekteydi. California Muroc Hava Kuvvetleri Üssü radarı ve Colorado’da ki iki radar New Mexico üzerinde hızla alçalan ve görünüşe göre yere çarpan bir obje tespit ettiler.

Ordu üçgenleme metodu kullanarak kazanın olduğu bölgenin , New Mexico’da Aztek in 12 mil doğusu olduğunu buldu. Bölge yetkililerine haber veren ordu bölgenin emniyete alınmasını sağladı. Eyalet Sekreteri General George C. Marshall Colorado Camp Halede bir arama ekibinin gönderilmesini emretti. Helikopter ekibi taşlık arazide kazanın olduğu yeri tespit etti. Obje disk şeklinde, 30 feet çapındaydı ve pencerelerinden birindeki küçük bir delik dışında hasar görmemişti.

Aralarında Colorado Maden Araştırma Enstitüsünden Dr. Carl Heiland , Colorado Üniversitesinden Dr. Horace Van Valkenberg , Dr. Detley Bronk’un da bulunduğu bilim adamları Colorado, Durango da buluşup bir uçakla kazanın olduğu bölgeye ulaştılar. Dr. Gee liderliğinde toplanan ekip , araçtaki delikten baktıklarında içerde 16 tane küçük, yanmış fakat iyi durumda insansı yaratık gördüler. Hepsi ölmüş , derileri yanmış gibi kahverengi bir renk almıştı. Araçtaki tek hasar penceredeki delik olduğundan , bir göktaşının araca çarpıp bir delik açarak içeri girdiği ve ani basın değişiminin de etkisiyle içerdekileri “ yaktığı “ teorisi ortaya atılmıştı.

Geminin gövdesini kesmeyi ve matkapla yada kaynakla delmeyi başaramayan askerler penceredeki küçük delikten uzunca bir çubuk uzatarak içeriyi kurcaladılar ve şans eseri geminin kapısını açan bir mekanizmaya dokundular. Gemiye giren bilim adamları içerdeki 16 cesedi dışarı çıkarıp geminin yanına dizdiler. Cesetleri inceleyen Dr. Gee hepsinin 35-40 arasında ve çok iyi durumda dişleri olduğunu gördü. Boyları 36 inç’le 42 inç arasındaydı. Küçük , bisküvi benzeri ekmekler yiyorlardı ve içtikleri su Dünya suyundan iki kat daha ağırdı. Giydikleri giysilere zarar vermek neredeyse imkansızdı. Araç , yapılan ölçümlere göre 99.99 feet çapında , 18 feet eninde ve 72 inç yüksekliğindeydi. Dr. Gee’nin tespitine göre araç, bir manyetik güç hattından diğerine atlayarak uçuyordu ve bu güç hatlarından santimetre karede 1.257 tane vardı.

Gemi ve mürettebatı Muroc Hava Üssüne götürüldü ve Başkan Eisenhower onları görmek üzere bir uçakla üsse geldi. Daha sonra buradan Dayton, Ohio’da ki Wright-Patterson Hava Kuvvetleri Üssüne nakledildiler.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy