17 Nisan 2017 Pazartesi

Şeytan'ın Kalpteki Gizlenme Yeri (Lümme-i Şeytaniye)

Hiç yorum yok



Şeytan'ın Kalpteki Gizlenme Yeri (Lümme-i Şeytaniye)

Kalp sarayının eşkıyasının gizlenme mahalli

Fısıltı Merkezi

“İnsanda kalbin bir köşesinde lümme-i şeytaniye denilen bir âlet-i vesvese ve kuvve-i vahimenin telkinatıyla konuşan bir şeytanî lisan ve ifsat edilen kuvve-i vâhime, küçük bir şeytan hükmüne geçtiğini ve sahiplerinin ihtiyarına zıt ve arzusuna muhalif hareket ettiklerini hissen ve hadsen herkes nefsinde görmesi, âlemde büyük şeytanların vücuduna katî bir delildir”

Peygamber efendimizin ifadesiyle; “İnsan kalbinde iki lümme (merkez) vardır Bunlardan biri melek ilhamı, diğeri ise şeytan vesvesesi içindir.” Şeytan, kendine ait olan kısmı bir karakol olarak kullanır

Şeytan, Hz Adem'e secde etmemesi dolayısıyla cennetten kovulunca; Allah’a şöyle yalvardı: “Ey Rabbim! And olsun ki, beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım! Ancak onlardan ihlasa erdirilmiş kulların müstesna” (Hıcr 39-40)

Nefis ve Şeytan, insanın manevi ilerleyişinde en mühim iki engel. Nefis içeriden, şeytan dışarıdan dünya ve ahiretimizi perişan etmek için durmadan çalışıyorlar Nefsin mahiyetinde gurur- kibir- menfaatçilik gibi pek çok zararlı özellikler var Şeytan, işletilmeye uygun bu madenleri iyi biliyor ve işletiyor Nefsin zaaflarını tanıyor ve yakalıyor

Nefis, içimizde şeytanın temsilcisi Onun yerli işbirlikçisi Eğer terbiye edilmezse, onun bir öğrencisi. Nefsinin kötü arzularına uyan birisi dalalet vadilerinde şaşkın şaşkın dolaşır, günah bataklığına saplanır kalır, tümüyle şeytanın emrine girer, onun kulu- kölesi olur

Halatlar ince yerlerinden kopar, kaleler zayıf yerlerinden fethedilir Onun gibi şeytan vücud ülkesinde hakimiyeti ele geçirmek için nefsin zaaflarından istifade eder Kur’an-ı Kerim şu ayeti ile nefsin bazı zaaflarına dikkat çeker:

“İnsanlara kadınlar, oğullar, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüş, salma atlar, sağmal hayvanlar ve tarıma karşı arzular süslü kılındı” (Al- i İmran, 14)

Yani insan fıtratı itibariyle bunlara son derece düşkündür Hayatı bunları elde etmek için mücadele ile geçer İnsanların en çetin imtihanları bunlarla olur

Üstteki ayette nazara verilen zaaflardan başka, nefsin tembellik, midesine düşkünlük, övülmekten hoşlanmak, başkalarına karşı kibirlenmek, lüzumsuz öfkelenmek, kör hislere sahip olmak, tiryakilik, gaflet, cehalet, heva, heves, peşin lezzetlere müptela olmak… gibi daha nice zaafları vardır Bu zaafları birer maden gibi şeytan tarafından işletilir

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy