18 Nisan 2017 Salı

I. MURAD (1326-1389) KİMDİR? DÖNEMİNDEKİ OLAYLAR NELERDİR?

Hiç yorum yok



I. MURAD (1326-1389) KİMDİR? DÖNEMİNDEKİ OLAYLAR NELERDİR?
Tarihte Gazi Hüdavendigar adıyla anılan I. Murad Orhan Gazi'nin, Yarhisar Tekfuru'nun kızı Nilüfer Hatun'dan 1326 tarihinde doğan oğludur. 1330 yılında Sultanönü ve 1359 yılında Bursa ve Gelibolu'da vali olarak görevlendirilen I. Murad, Orhan Gazi'nin ölümü üzerine 1360 tarihinde Osmanlı Devleti'nin başına geçmiştir. I. Murad döneminde Gazi, Hünkar, Hüdavendigar ve Şehit mahlas ve lakapları ile adlandırılmıştır. Osmanlı Devleti'nin üçüncü Sultanı olan I. Murad 35 yaşında tahta çıkmıştır. I. Murad tahta çıkar çıkmaz ilk iş olarak Anadolu'da Türk Birliğini sağlamaya çalışmış ve aynı zamanda da Rumeli'ye geçerek Avrupa'da fetihler yapmıştır.
I. Murad, Rumeli'ye büyük sefer hazırlığı yaparken Anadolu'da Karamanoğulları Beyliği'nin Osmanlı Devleti'ne karşı bir ittifak kurmaya çalıştığını öğrenmiş bunun üzerine planladığı seferleri bir süre erteleyip önce Karamanoğulları Beyliği'nin üzerine yürümüş ve büyük bir zafer kazanmıştır.
I. Murad bu sefere çıkmadan önce Bursa Kadısı Çandarlı Kara Halil Paşa'yı Osmanlı Devleti'nin ilk kazaskeri olarak tayin etmiş ve Lala Şahin Paşa'yı da askerlerin başına Emir -ül Ümera yapmıştır.
I. Murad bundan sonra yanına Lala Şahin Paşa'yı alarak Rumeli'ye geçmiş İstanbul-Edirne yolu üzerindeki kaleleri tek tek ele geçirmiştir. Böylece Bizans'ın merkezi ile Edirne arasındaki bağlantıyı koparmıştır. Sultan I. Murad, Çorlu, Burgaz ve Dimetoka'yı almıştır. Sırada Edirne vardır. Edirne'nin fethedilmesiyle ise Lala Şahin Paşa görevlendirilmiştir. I. Murad Han ise bu sırada Babaeski civarındaki kalelerin alınması ile meşgul olmuştur.
Bizans ve Bulgar kuvvetleri Sazlıdere civarında Lala Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu ile yapılan savaşta bozguna uğratılmış ve Edirne tekfuru ailesiyle beraber şehri terk etmiştir. Tarihte Sazlıdere Savaşı olarak adlandırılan bu savaş sonunda 1363 yılında Edirne fethedilmiştir. Bundan sonra Edirne, Balkan fetihlerinde kullanılan bir üs durumuna gelmiştir. Bir süre sonra da Edirne, Osmanlı Devleti'nin başkenti olmuştur.
Edirne'nin fethine kadar Osmanlı Sultanları savaş ganimetlerinden hisse almazken bu tarihten itibaren ganimetlerin 1/5 ini Osmanlı Sultaları almaya başlamıştır. Edirne'nin fethinden sonra Filibe'de fethedilmiştir. Böylece Bizans'ın, Bulgarlar ve Sırplar ile olan bağlantısı kesilmiştir. Bu durum Osmanlı Devleti'ne batı yönündeki Balkan fetihlerinin yolunu açmıştır. Aynı zamanda Osmanlı Devleti'ni durdurabilmek için Haçlı seferlerinin başlamasına sebep olmuştur.
Macar Kralı Layoş başta olmak üzere Bulgarlar, Sırplar, Bosnalılar, Eflaklılar birleşmiş  ve 100000 askerle Edirne üzerine yürümüştür. Edirne'de bulunan Lala Şahin Paşa bir yandan durumu I. Murad'a bildirmiş öte yandan Hacı İlbey komutasındaki küçük bir kuvveti düşman askerlerinin durumunu öğrenmek üzere keşfe göndermiştir. Düşman askerlerinin sayısının Osmanlı askerlerinden kat kat üzerinde olduğunu gören Hacı İlbey düşmanının konakladığı mevkiye gece baskın düzenlemiştir.
Haçlı ordusunun hazırlıksız yakalanmasıyla Osmanlı kuvvetleri 1364 yılında büyük bir zafer kazanmıştır. Daha önceleri "Çirmen Vadisi" diye adlandırılan topraklar bu savaştan sonra Sırp Sındığı olarak isimlendirilmiştir.
Sırp Sındığı Savaşı, Osmanlı Devleti'ne karşı oluşturulan ilk Haçlı ittifakıdır. Savaşı kazanan Osmanlı Devleti Edirne'yi 1356 yılında başkent ilan etmiştir.
I. Murad daha sonra Doğu Trakya fetihlerini tamamlamıştır. Osmanlı ilerleyişi karşısında Bulgarlar Osmanlı himayesini ve yıllık vergi ödemeyi kabul etmiştir. Osmanlı Kuvvetleri 1371 yılında Sırpları Çirmen Savaşı'nda yenmiş ve bu zafer Osmanlı Devleti'ne Makedonya yolunu açmıştır. Ard arda kazanılan savaşlar Sırpların 1374 yılında Osmanlık Devleti egemenliğini tanımasını sağlamıştır.
Osmanlı Devleti Rumeli'deki fetihlerini sağlamlaştırırken, Anadolu'da herhangi bir çatışmaya girmekten kaçınmıştır; fakat karşılarına çıkan fırsatları da değerlendirmişlerdir. Anadolu'da barışçıl politikaları sayesinde 1378 yılında I. Murad, küçük oğlu Bayezid'i, Germiyanoğlu Süleyman Şah'ın kızıyla evlendirilmiştir. Süleyman Şah kızının çeyizi olarak Kütahya, Tavşanlı, Emet, Simav kent ve kasabalarını Osmanlı Devleti'ne vermiştir. Ayrıca Hamitoğulları Beyliği'nin elinde bulunan Akşehir, Seydişehir, Karaağaç, Isparta gibi şehirleri de 80000 altın karşılığında satın almıştır. Böylece Osmanlı Devleti kuzey ve batıda Karamanoğulları Beyliği'ne komşu olmuştur.
Sultan I. Murad 1385 yılına kadar Bursa'da kalmış, bu tarihte yerine Savcı Beyi bırakarak Rumeli'ye sefere çıkmıştır. Ancak Savcı Bey kendi adına hutbe okutması ve devletin hazinesini ele geçirmesi üzerine Sultan Murad Anadolu'ya dönmüş ve Savcı Bey'in kuvvetlerini yenmiştir. Savcı Bey esir edilmiş ve gözlerine mil çekilmek suretiyle cezalandırılmıştır.
Sultan Murad bundan sonra Rumeli'ye geçmiş ve fetihlerine tüm hızıyla devam etmiştir. Manastır, Sofya ve Niş fethedilmiştir. Osmanlı Devleti'nin Anadolu'da Karamanoğulları Beyliği ile uğraşmasını fırsat bilen Haçlı Ordusu Ploşnik'te Osmanlı Ordusunu bozguna uğratmıştır. Osmanlı ordusunun ilk defa yenilgiye uğraması Balkan uluslarını cesaretlendirmiş ve yeni bir Haçlı ittifakı kurmalarını sağlamıştır. Bosna, Macar, Eflak, Arnavut, Sırp ve Bulgarlardan oluşan Haçlı ordusu Kosova ovasında Osmanlı ordusuyla karşılaşmıştır. Anadolu Beyliklerinden de yardım alan Osmanlı Devleti 1389 yılında meydana gelen I. Kosova Savaşı'nı kazanmıştır. Böylece Tuna nehrine kadar olan topraklar Osmanlı Devleti'nin eline geçmiştir. Bu zafer Balkanlardaki ilk büyük Türk zaferidir. Bu savaşta Osmanlı Devleti ilk defa top silahını kullanmıştır.
Bu savaştan sonra savaş alanını gezen I. Murad yaralı bir Sırp tarafından zehirli hançerle şehit edilmiştir. I. Murad'ın mezarı Bursa'nın Çekirge beldesinde I.Murat Camisi ve imareti karşısındaki türbededir. I. Murad'ın şehit edilmesi üzerine Osmanlı Devleti'nin başına ise I. Bayezid (Yıldırım Bayezid) geçmiş ve kardeşi Yakup Bey'in öldürülmesini sağlamıştır.
I. Murad dönemindeki diğer gelişmeler ise kısaca şu şekilde özetlenebilir:
1. Osmanlı Devleti'nin kurucuları Osman Gazi ve Orhan Bey döneminde ülke hanedan üyelerinin ortak mülkü kabul edilmişken, I. Murad döneminde merkezileşmeye doğru bir gelişme gösterilmiş, "ülke padişah ve oğullarındır" anlayışı devlete hakim olmuştur.
2. Tımar sistemi ilk kez bu dönemde uygulanmaya başlamıştır.
3. Vezir-i Azamlık, Kazaskerlik ve Defterdarlık kurulmuştur.
4. Yeniçeri Ocağı kurulmuştur. Bu ocak fetihlerin artması ve Osmanlı Devleti'nin yaya ve müsellem kuvvetlerinin yetersiz kalması nedeniyle Hristiyan esirlerden kurulmuştur.
5. Rumeli Beylerbeyliği kurulmuştur.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy