Hannas
Hazırlayan: Akhenaton
Hannas, çok gizli olan, hareket ve faaliyetleri gizli olan, avını yakalamak için sinen, sinsi davranan yırtıcı bir hayvan gibi olan, fırsat kollayan, aldatmak ve günaha sürüklemek için sinsi sinsi çalışan demektir. Hadîs-i şerif’te:“İnsan, Rabbini andığı vakit şeytan geri kaçar, siner, gaflet edince de döner, vesveseye başlar” [1] buyrulmaktadır.
Vesvecilerin başında cinlerden olan şeytanlar gelmektedir. Şeytan, ilk kez Hz. Âdem’e vesvese vererek yasak ağaçtan yemesine sebep olmuştur. [2]Kurân’da, A’râf suresinin 200. ayetinde, “Ne zaman şeytandan sana bir vesvese gelecek olursa hemen Allah’a sığın!..” buyrulmuştur.[3]
Hannâs; ayrıca “kendisinden Allah’a sığınıldığında sinip geri çekilen”, “sindiği yerde fırsat kollayıp ilk fırsatta insanı ayartmak için pusuda bekleyen” anlamlarını içerir.[4]
Kurân-ı Kerîm’de şeytanın iğvasını ifade eden kelimeler; “hemezât”, “hutuvât”, “vesvâs” ve “hannâs”tır. Hannâs, hunus eden yani Allah’ı anmaktan uzak duran kimse demektir.
Adı geçen kelime için Ebû Hayyân, “izi üzere geri dönen ve zaman zaman gizli hareket edendir” manasını vermiştir. Elmalılı "sinsi", Zemahşerî de "geri kalma" olarak tefsir etmişlerdir.[5]
Hannas, Allah anıldığı zaman büzülüp sinen şeytandır. Bu sıfat, şeytana aittir. Çünkü şeytan, vesveseleriyle insanı alçaltır. Aklını ve fikrini çelerek, sabır ve metanetini zayıflatır. İşte bütün bunlara karşı Allah anıldıkça uzaklaşır. Fırsat buldukça döner, musallat olmaya başlar. İşte bu noktada: İnsanın Allah’a bağlılığı ve imânı bir zırh olur. Bu imânla beslenen irade, vesveselere karşı sarsılmaz.[6]
Vesvecilerin başında cinlerden olan şeytanlar gelmektedir. Şeytan, ilk kez Hz. Âdem’e vesvese vererek yasak ağaçtan yemesine sebep olmuştur. [2]Kurân’da, A’râf suresinin 200. ayetinde, “Ne zaman şeytandan sana bir vesvese gelecek olursa hemen Allah’a sığın!..” buyrulmuştur.[3]
Hannâs; ayrıca “kendisinden Allah’a sığınıldığında sinip geri çekilen”, “sindiği yerde fırsat kollayıp ilk fırsatta insanı ayartmak için pusuda bekleyen” anlamlarını içerir.[4]
Kurân-ı Kerîm’de şeytanın iğvasını ifade eden kelimeler; “hemezât”, “hutuvât”, “vesvâs” ve “hannâs”tır. Hannâs, hunus eden yani Allah’ı anmaktan uzak duran kimse demektir.
Adı geçen kelime için Ebû Hayyân, “izi üzere geri dönen ve zaman zaman gizli hareket edendir” manasını vermiştir. Elmalılı "sinsi", Zemahşerî de "geri kalma" olarak tefsir etmişlerdir.[5]
Hannas, Allah anıldığı zaman büzülüp sinen şeytandır. Bu sıfat, şeytana aittir. Çünkü şeytan, vesveseleriyle insanı alçaltır. Aklını ve fikrini çelerek, sabır ve metanetini zayıflatır. İşte bütün bunlara karşı Allah anıldıkça uzaklaşır. Fırsat buldukça döner, musallat olmaya başlar. İşte bu noktada: İnsanın Allah’a bağlılığı ve imânı bir zırh olur. Bu imânla beslenen irade, vesveselere karşı sarsılmaz.[6]
Şeytan köpek gibidir. Köpek kaçar ise de başka taraftan yine gelir. Nefs ise kaplan gibidir. Saldırması ancak öldürmekle biter. İnsanlara vesvese veren şeytana bunun için hannâs denilmiştir. İnsan hannâsın bir vesvesesine uymazsa bundan vazgeçer. Başka vesveseye başlar. Çok hayırlı işe mâni olmak için, az hayırlı şeyi de vesvese yapar, fısıldar. Büyük günâha sürüklemek için, küçük hayır yapmayı da vesvese eder. Şeytanın vesvesesi olan küçük hayırlı iş, insana tatlı gelir ve acele ile yapmak ister. Acele etmek ise şeytandandır.[7]
Hannâs, geri kalmak, sıkılmak, daralmak anlamındaki hunûs kökünden mübalağa sıfatıdır. Geri kalan, kötülüğe sürüklemek için insanı arkasından izleyip döne döne vesvese veren, Allah anıldığı zaman sıkılan şeytân ve şeytân ruhlu insandır. Vesvese verecek şeytân veya insan, hep insanın ardında gezer, fırsat bulup onu kandırmağa çalışır. Saîd ibn Cübeyr de: "İnsan Rabbini anınca şeytân geri kalır, çekilir; Rabbinden gaflet edince ona vesvese verir." demiştir.
Ebû Hayyân'a göre: Vesvâs'ın, şeytânın adı olduğu söylenmiştir, ama vesvese fısıldayan şehvetlere de vesvâs denilir. Yasaklanan, nefsin hevâsıdır. el-Hannâs, vesveseci sinsi şeytândır. Her insanın, kendisini kötülüklere sürüklemeğe, kötü işleri gözünde süslü göstermeğe çalışan bir şeytânı vardır.
Hz. Muhammed: "Sizden hiç kimse yoktur ki, kendisine bir karîn (cin arkadaş) görevlendirilmiş olmasın." buyurmuştur. "Yâ Resûlallah, ya sen (senin de karînin var mı).?" demişler, o da "Evet var, ancak Allah beni ona galip getirdi. Artık o bana hayırdan başka bir şey emretmiyor", demiştir.
Hannâs, geri kalmak, sıkılmak, daralmak anlamındaki hunûs kökünden mübalağa sıfatıdır. Geri kalan, kötülüğe sürüklemek için insanı arkasından izleyip döne döne vesvese veren, Allah anıldığı zaman sıkılan şeytân ve şeytân ruhlu insandır. Vesvese verecek şeytân veya insan, hep insanın ardında gezer, fırsat bulup onu kandırmağa çalışır. Saîd ibn Cübeyr de: "İnsan Rabbini anınca şeytân geri kalır, çekilir; Rabbinden gaflet edince ona vesvese verir." demiştir.
Ebû Hayyân'a göre: Vesvâs'ın, şeytânın adı olduğu söylenmiştir, ama vesvese fısıldayan şehvetlere de vesvâs denilir. Yasaklanan, nefsin hevâsıdır. el-Hannâs, vesveseci sinsi şeytândır. Her insanın, kendisini kötülüklere sürüklemeğe, kötü işleri gözünde süslü göstermeğe çalışan bir şeytânı vardır.
Hz. Muhammed: "Sizden hiç kimse yoktur ki, kendisine bir karîn (cin arkadaş) görevlendirilmiş olmasın." buyurmuştur. "Yâ Resûlallah, ya sen (senin de karînin var mı).?" demişler, o da "Evet var, ancak Allah beni ona galip getirdi. Artık o bana hayırdan başka bir şey emretmiyor", demiştir.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder