17 Nisan 2017 Pazartesi

Şeytan'ın Gerçek Yüzü ve 2012

Hiç yorum yok



Şeytan'ın Gerçek Yüzü ve 2012

Oktan Keleş

İnsanlık zihnine dünyanın 2012 yılından başlayarak bir nevi çağ kıyametine gireceğini üfleyenler kimler? Tabii ki meşhur küresel sihirbazlar. Medya ve film sektörünü de kullanarak insanlık bilincine küresel ısınma tabirini soktukları gibi şimdide foton kuşağı tabirini beyinlere montaj yapmaktadırlar. İnsanlıkta bu konuda yeni bir bilinç oluşturmak için dünya çapında oturumlar, sempozyumlar düzenlemektedirler.

Son günlerde ülkemizde de medyada bu konu ile ilgili programlara sıkça rastlanmaktadır. Bu konuda bazı profesör ve yazarların foton kuşağını İslâmî argümanlarla açıklama çabasında oldukları görülmektedir. Netpano.com okurları değerli vaktinizden çalmamak için bu konu ile ilgili uzun uzadıya bilgiler aktarmayacağım. Yalnız konuşmacılardan birinin şu cümlesine karşılık bir çift kelime edip hemen konunun içrek bilgisine gireceğim. Şöyle diyordu bir konuşmacı: "Artık dünya karanlıklardan kurtulup aydınlık çağa girecektir."

Oysa Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz'in dünyayı şereflendirmesi ile zaten karanlıklardan dünya çıkmış ve aydınlığa girmişti. Bunu hemen söyledikten sonra 2012 yılından başlayarak belli periyotlara göre dağılmış tarihler verilerek belli evreler anlatılmaktadır. Dinî ve bilimsel argümanlar harmanlanarak "2012 yılından sonra dünya şöyle olacak…böyle olacak." "Işık çağı başlayacak." diyerek yeni felsefi akımlar ve mistik kavramlar yüklenerek sahte bir dinin ayak sesleri insanlık bilincine duyurularak yavaş yavaş enjekte edilmektedir. Bu çağ sözde bildiğimiz çağlar gibi de değildir. Milyonlar sene zarfında gezegenlerin, yıldızların bir araya gelmesi ile başlayacağı iddia edilen bir çağdır söylediklerine göre. Takdir edilir ki, bu çağa ve bu yeni dine bir de peygamber gerekir. Tabii ki sahte bir peygamber. Senaryo böyle sürüp gitmekte. İnsanlık beynine bunları yerleştirmek için kullandıkları en güçlü silah, zamanın modası 'Mistisizm'dir.

Mistisizmi bilimsel, dinî ve felsefi argümanlarla harmanlayıp insanların beynine reddedemeyecekleri bir şekilde senaryolaştırmışlardır. Hemen burada bizim yazar, çizer ve bilim adamlarımıza da bir uyarıda bulunmak isterim. Sakın, bu hiçbir bilimsel gerçekliği olmayan, dinî kaynaklarda delili bulunmayan senaryoya, bilimden ve dinî verilerden örnekler vererek alet olmasınlar. Bu akımın modalaştırılma ve yaygınlaştırılmasında bir payları olmasın. Hitit, Sümer ve Eski Mısır kaynaklarında bulunan bazı bilgilerle yıldızlara bakıp, gök hareketlerinden bir sonuç çıkartarak bu plana katkıda bulunmasınlar.

Bu bir senaryo dedik. İnsanın aklının reddedemeyeceği delillerle(!) kurgulanan bu senaryo hakkında yazdıklarımıza, 2012'de kullanacakları bir düzenbazlık projesinin belgesini açıkladığımızda umarım hak vereceklerdir. Tabii her zamanki gibi birileri de kızacaktır.
 
 P=13 ( PLAN:13)

2012 yılına girildiğinde bütün dünya medyasında bir bomba haber "Flaş! Flaş! Flaş!" spotlarıyla yürürlüğe konacaktır. Konu başlığı: "İnsanlık bilinci, tüm gerçek diye bildiklerimizi, ezberlerimizi bozacak bir bilgi keşfetmiştir."

Bazı eski uygarlıklar(!) şeytanı bugün olduğu gibi boynuzlu, sakallı, toynaklı, yarı hayvan biçiminde tasvir etmişlerdir.



Bunu rasgele yapmamışlardır. Meğerse şeytan yeryüzü coğrafyasının bir parçasında kendi suretini göstermişte, o zamanki uygarlıklar bu sureti ileri bilgileri ile nakşetmişlerdir.

Meğerse şeytan Hazar bölgesindeki bir kara parçasında bu sureti insanlığa gösteriyormuş. Tabii bu şeytanın suretini görebilmek için, uzaydan dünyaya bakmak gerekir.





Eski uygarlıklar dedikleri tabii ki seçilmişleri. Tabii seçilmişlerinin de seçilmişleri. Sözü uzatmayalım. Bu eski uygarlık neden İsrailoğulları olmasın ki?

Bu teknoloji ile uzaydan dünyaya bakıp şeytanın o suretini çekmişler.

Tabii buraya kadar olan düzenbaz kurgu için şu söylenebilinir: "Bu bir hikayedir." Haklısınız; ama devamını okuyup öyle karar verin.
 
Milattan önce. basılmış, bugün kataloglarda ve müzelerde bulunan bir paranın üzerinde bu resim nakşedilmiş ve bu bir delil olarak gösterilir. Senaryoları için, tarihsel bir belge sayılan bu eski paranın üzerindeki resmi örnek gösterip, "İşte o söylediğimiz şeytanın sureti bu." derler. Hikayelerine müze ve kataloglarda eski çağlara ait olduğu bilinen bir paranın üzerinde bulunan resimden devam ederler
186 Didrachm circa 490-475, AR 8.71 g. Horseman r., hurling javelin. Rev. Forepart of man-headed bull
 swimming r.; below, CEΛΑΣ. Jameson 576 (these dies). SNG ANS 14 (these dies). Jenkins 71.
 Iridescent tone, minor die-break on reverse, otherwise extremely fine 1’500

 187 Tetradrachm circa 465-460, AR 17.35 g. Slow quadriga driven r. by charioteer holding reins and kentron; in
 the foreground, column. Rev. CΕΛΑΣ Forepart of man-headed bull r. SNG ANS 50 (these dies). SNG
 Ashmolean 1733 (these dies). Jenkins Gela 230.
 Well centred and lightly toned, about extremely fine 6’000
 Ex Kunker sale 115, 2006, 73.


Sizde okumaya devam edin lütfen. Bir de bunlara son teknoloji ile uzaydan çekmiş oldukları Dünya fotoğrafında; Hazar'da bulunan o kara parçası, yani şeytanın sureti olduğunu iddia ettikleri, yani paranın üzerindeki o resmi gösterince, biraz bilgisiz ve inanç zaafı içerisinde olanlar için reddedemeyecekleri bir delil olacaktır.
M.Ö DÖNEMİNDEKİ MEDENİYETLERİN KULLANMIŞ OLDUĞU YARI İNSAN YARI HAYVAN GÖRÜNÜMLÜ VARLIKLARIN RESİMLERİ. PARADAKİ SİLUETLE HAZAR BÖLGESİNDEKİ SİLUETİ KARŞILAŞTIRIN LÜTFEN

Şöyle diyecekleridir: "O para çok eski dönemlere ait bir para. Gösterdikleri kara parçası bugün son teknoloji ile çekilmiş bir resim. Nasıl oluyor da o zamanki çağlardan bu bilinebiliyor? Demek ki söylenenler doğru. İşte bilimsel veriler. İşte belgeler. Bu reddedilemez." Bir de şöyle bir kurgu yapılsa: Suret Hazar'da; yani bütün enerji bölgelerinin kesişim yerinde. Savaşlarda enerji anlamında orada. Savaşın olduğu yerde de şeytan mevcuttur. Hadi çık işin içinden çıkabilirsen. Para ve Hazar bölgesinin son çekilmiş resimlerini örnek veriyoruz. Resimleri iyice incelediğiniz zaman bu şeytanî düzenbazlığın ne kadar tehlikeli olduğunu daha iyi anlayacaksınızdır. Doğal olarak aklı karışabilecekler için şu bilgiyi vermek istiyorum.


İŞTE DÜNYANIN UZAYDAN ÇEKİLEN EN NET FOTOĞRAFI. HAZAR BÖLGESİNDEKİ SİLUET GÖZLER ÖNÜNDE
Yukarıdaki fotoğraf, Internet'ten alınmıştır. Fotoğrafın üzerinde teknik olarak hiç bir oynama yapılmamıştır. Bu fotoğrafa google 'Dünya’nın En Net Fotoğrafı' yazıp arama yaparsanız farklı yerlerden aynı fotoğrafa ulaşabilirsiniz. İşte bir kaç link

matrax.wordpress.com/2007/08/12/dunyanin-en-net-fotografi/
teknoloji.superonline.com/2007_08_01/haber__EDT20029_27.html
www.generalforum.org/dunyanin-en-net-fotosu-t20416.html?s=dfb61ade13159fbc0d69d37e87fce6a7&;

Hani bizim bir meşhur Piri Reis haritamız vardır. Onunla alakalı da birçok tartışmalar yapılır. O zamanki teknik ile ancak uzaydan çekilebilecek bir haritadır diyerek ecdadımızı da mistisizmin bir parçası haline getireceklerine ecdadımızın ilimde ne kadar ileri gittiklerini araştırsalar birçok sır perdesi aralanacaktır. Buna örnek Takiyuddin'dir.
Ünlü bir gök bilimci ve astronomdur. Merak edenler araştırsınlar. Bunları yazarak vaktinizi almayacağım.

TAKİYUDDİN'İN KIBRIS HARİTASININ ORJİNAL SAYFASI
Takiyuddin'i konu yapmamın sebebi, eylem ve boylam bilgilerini, tüm yerlerdeki saat farklılıklarını, matematiksel bilgisine sahip olarak çizdiği haritalarından dolayı. Mevcut bu ilmi ile tüm kara parçalarının girintilerini çıkıntılarını en ince ayrıntılarına kadar çizebilecek kapasitededir ve bunları da çizmiştir. Meraklıları araştırsınlar. En meşhurları Anadolu haritalarıdır. Geçenlerde bir TV programında Prof. Dr. Fuat Sezgin Hoca bu haritaların kendilerinde olduğunu beyan etmişlerdir.
Kendisi İslam tarihi üzerine ihtisas yapmış, müzeler kurmuş bir bilim adamıdır. Kendisinden bu haritaları deklare etmesini istirham ederiz. Mevcut diğer haritalara konuya meraklılar rahatlıkla ulaşabilirler.
İşin sırrı olan "enlem ve boylam bilgisi", tamamen bilimseldir. Örneğin bu bilgiye dayanarak tasvir edilmiş Kıbrıs haritası, demek istediğimiz anlaşılsın diye örnek olarak gösterilmiştir. Anlatmak istediğimiz, insanlığın zihnini böyle kurgularla, foton kuşaklarıyla, ışık çağlarıyla yabancı olduğumuz birçok terimle kandırıp insanlığın beynine sözde devrim yapmak istemektedirler. Küresel sihirbazların senaryolarına alet olmayalım. Milenyumda da dijital kıyamet olacak diyenlerin yalanlarını hatırlayalım. Bu bilgilerden sonra P=13 suya düşmüştür. Ama diğer P=X' lere dikkat edelim.

 Çanakkale şehitlerimizi de rahmetle anıyorum. Ecdadımızın nice kara parçalarına nice şeytanlar gömdüğünü unutmayalım. Saygılarımla Oktan Keleş/netpano.com, oktankeles@gmail.com

NOT: Bu yazımızda detaylı olarak 2012'nin ne olduğunu, ne önem taşıdığını ve bu tarih ile alakalı daha başka ne gibi projeler bulunduğunu yazmadık. Bu kadarlık bir bilgi eğer yeterli gelmez ve 2012 ile planlan diğer şarlatanlıkları öğrenmek isterseniz, internette kısa bir yolculukta size lazım olacak bazı argümanlar verelim. Bu argümanlar bu safsatanın diğer önemli aktör argümanlarıdır: Marduk-nibiru-nefilim-indigo ve kristal çocuklar-her zaman olduğu gibi bir çok şeytanî planın baş aletlerinden Sümerler ve Sümeroloji.
MAKALEDE GEÇEN PARALAR "AUCTION NUMISMATICA ARS CLASSICA AG ZÜRİCH" ESERİNDEN ALINTILANMIŞTIR. KİTABA www.arsclassicacoins.com ADRESİNDEN DE ULAŞABİLİRSİNİZ.
PARA ALBÜMLERİNDE GEÇEN KAYNAKLARDAKİ DİPNOTLAR.
155- Tetradrachm, about 415-405, AR 16.48 g ΓEΛΩIΩN Nike deriving galloping quadriga r.. seen in three quarter view; above,eagle flying r. Rev.
ΓEΛA retrograde above protome of long-bearded androce phalous bull,the river-god Gelas walking I through reeds,ibis and altar before his mid- section;in field I..fish and above bull,ear of corn.Jenkins O.96 (same obv,die) the reverse die unknown to him Of the highest rarity, onlytwo specimens known, struck on a broad flan and goody very fine
Ex Swiss Bank Corporation Zürich, sale 1,1977.s 52
In the last two issues of the mint of Gela (our coin and Jenkins 485) instead of beging represented swimming as always hitherto, the god is now shown in one case standing still,in the other running.the modelling of the running bull contransts strongly with the rigidity of the standing one reflecting a further evolution of the style of this mint and suggesting the hypothesis that this must be the last tetradrachm struck at gela.Very seldom ıs it that we can say we have on the tondella of an ancient coin a glyptic achievement with perspective on three levels.first there is the heron with the altar.then the monumental bull whose powerful,charging figure dominates the secene with its finely engraved solemm face.finaly the third level with the reeds which show the central theme into greater relief and to complete the whole but beyond the other levels are the mullet fish, the barley grain and the legend

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy