17 Nisan 2017 Pazartesi

Satanizm, Şeytan'ı Memnun Etmek

Hiç yorum yok



Satanizm, Şeytan'ı Memnun Etmek

Prof. Dr. NEVZAT TARHAN

Mü'min bir insanın en büyük amacı Allah'ı memnun etmektir. Materyalist bir insanın amacı nefsini memnun etmek, satanist bir bireyin amacı ise şeytanı memnun etmektir. Yezidîler, antik satanizmin bizim topraklarımızdaki temsilcisi olmuşlardır. Şeytana "Melek-i Taus" derler. Hz. Ali'nin insan bedenine bürünmüş Tanrı olduğuna inanırlar. Mardin-Midyat'ta çok az sayıları kalan Yezidîler, “Şeytan ile Tanrı eşitti. Tanrı şeytanı kıskandı ve kutsal özelliklerini elinden aldı” diyorlar ve şeytanı tutuyorlar. İnsanların her türlü kötülüğü şeytana mal ettiklerini, asıl kötünün insan olduğunu savunuyorlar.
Modern Satanizm için ise, 1966 yılında Rosemary'nin Bebeği isimli kitap ve film başlangıç noktası oldu. Şeytan tarafından gebe bırakılan ve Deccal'i doğuran kadını anlatan filmin yapımcısı bir yıl sonra öldürülecekti. Bu filmde ‘karabüyü danışmanı' rolündeki Kafkas kökenli Anton La Vey (1930) ise, sonradan Şeytan Kilisesini kurdu ve baş rahip oldu.
Şeytanın kutsal kitabında La Vey şunları söylüyor: “Şeytanın çağıdır bu; şeytan dünyayı yönetiyor.” Grubun amacı, ‘bireyselliğin bütünleştirilmiş enerjisini toplayıp doğanın karanlık güçlerine ulaşmak. Bu amaca ulaşmak için ilhamını büyü ve metafizik güçlerden almak.' 666 rakamını uğurlu sayarlar.
Geçen yıllarda Ataköy'de beraber on dördüncü kattan kendilerini bırakan Alp ve Aslı, yazdıkları mesajda “Biz buraya ait değiliz” diyorlardı. Biri on dört, diğeri on yedi yaşındaki derslerinde başarılı bu iki gencin ekonomik sorunları yoktu. Bir ritüel gereği kedi yerine arkadaşını öldürenler ile Satanizm bir kez daha ülke gündemine taşınmıştı. Bütün bu gençlerin ortak özellikleri Satanizm inancına bağlı olmaları. Öte yandan, Kaliforniya'da “Yüce Kaynak Tarikatı”na mensup 39 satanist, toplu intiharlarında, “Biz buraya ait değiliz” diye not bıraktılar.
Satanistler internetteki sitelerinde Türkiye'de sayılarının elli bin olduğunu söylüyorlar. Eğer bu rakam doğru ise, PKK'da bile böyle bir genç ordusu olmadığına göre, Türkiye'yi yönetenler, kafalarını ellerinin arasına alıp iyice düşünsünler ve kendilerini sorgulasınlar.

Nedir bu Satanizm?

“İnsan bencil, çirkin, habis ve korkulması gereken bir varlıktır. Kötü olan şeytan değil aksine insanın kendisidir. Amacımız şeytanı memnun etmektir.” Bu sözler, ABD'de Şeytan Kilisesinin kurucusu La Vey'e aittir. Antik Satanizm'de doğaüstü güçlerle ilişki kurma, büyüyü kullanma özelliği ön plandadır. Gizli güçlerle bağlantılarının olduğuna inanırlar. Modern Satanizm'de ise uyuşturucu, seks ve sert müzikle dinlerdeki günah anlayışına başkaldırı ön plana çıkıyor.
Günümüzdeki satanistler ister ABD, ister Mısır, ister Türkiye'de olsun; ortak bazı ritüeller gösteriyorlar. Giyim kuşam, saç şekli, ibadet biçimleri, intihara yürürken geride bıraktıkları aynı mesaj, satanizmin serseri hareketi değil, ideolojik temelleri olduğunu gösteriyor. Organize bir şekilde çalışıyorlar. İnternet sitelerinde çok hareketliler. Web sayfalarını yoğun bir şekilde kullanıyorlar.
Her bir satanist genç - ki bunlar 14-22 yaşlarında birer Satanizm uzmanıdırlar - kitaplar önerirler, fikir tartışmaları yaparlar. Kendilerini bir sosyal hareket, alt-kültür faaliyeti olarak algılıyorlar.
Satanistler ölümsüzlük, kıyamet, hayatın cehennem olduğu, ölümün gerçek boyuta geçiş olduğuna inanırlar. Şeytana tapar gözükmekle birlikte, asıl amaçları şeytanı yok edip dünyayı ele geçirmektir. Dinî kitapların üstüne aykırı eylemler yaparlar. “Eminim şeytan bizi seyrederken kıskanıyordur” derler. Kendilerini üst düzey bir klan gibi hissederler. Kendileri dışındaki insanları aptal birer mahluk olarak görürler.

Şeytan bizim kültürümüzde gurur, kibir, bencillik gibi saplantıların esiri olmuş durumlar için kullanılan bir kavramdır. Kelime olarak şeytan ‘şatane' fiilinden türemiştir. ‘Uzak olmak' anlamına gelir. İnsanı Allah yolundan uzaklaştıran her şey şeytanlık olarak tanımlanabilir.
Kur'ân-ı Kerîm'e göre, şeytan vesvese vererek insanı kötülük yapmaya sevk eden güçtür. İnsan ruhunda çoraklaşma varsa, şeytan bunu işletir. Hedeflediği insanı o insanın gücü ile vurur. Çirkin şeyleri güzel gösterir. Tuzak ve hilelerle hareket eder. Şehvet, nefret, intikam, hırs, sevgi, korku, öfke, şiddet gibi duyguları değerlendirmede yanılgıya düşürtür. “Şeytanın hilesi cidden zayıftır” (Nisâ, 4:76) âyeti insan aklının değerini ortaya koymaktadır.
İnsan nefsi sürekli kötü şeyleri emreder ve insanı onlara meylettirir. Kişinin vicdanında neyin iyi neyin kötü olduğunu söyleyecek bekçi yoksa ve kişi kötü şeyler ile iyi şeylerin arka plânını görecek duygusal zekaya sahip değilse, içi isteklerine meyleder. İslâm inancına göre bu meyil içerisindeki insana şeytan kötülükleri süslü ve güzel gösterir. Hırsızlığa, yalana, şiddete kılıf uydurur, sevimli gösterir. Şeytan insan iradesine hükmedemez.

“Ateist olma, satanist ol!?”

Satanistlere göre materyalizm yanlıştır. Ateizm aklen mümkün değildir. Bu kadar mükemmel, sanatlı ve kusursuz evreni var eden bir dış güç olması mantığın gereğidir. Satanistlere göre öldükten sonra insan yok olmaz. Dünya hayatının cehennem olduğuna, ölümün gerçek boyuta geçiş olduğuna inanırlar. Bu nedenle kolayca intihar ediyorlar veya sevdiklerini kurban ediyorlar.
Kedi-köpek katletmek, ibadetlerle dalga geçmek, kutsal nesneleri aşağılamak, kurban seçilen insanlara işkence ve tecavüz, grup seksi, uyuşturucu kullanımı, kara büyü ve büyü ayinleri yaparlar. Vazgeçemedikleri şeyler siyah, karanlık, ve sert müziktir.
Black Metal, Heavy Metal gibi müzik, bu müzikte civciv çiğneyerek dans etmek (Ozzy Osborne), satanistlerin orgazma benzer ritüelleridir.
Aslında sert müzik satanistlerin iç sıkıntısının çığlığıdır. Orgazm, devam ettirememenin öfkesi ve şiddeti ve umutsuzluğudur.

Satanizm neden yaygınlaşıyor?

“İnançta büyü vardır” diye bir söz vardır. İnanç, insana çok aykırı şeyler yaptırabilir. Eğer inanç sisteminde ahlâkî normlar yoksa veya yanlış ahlâkî normlar taşıyorsa, o doğrultuda hareket edecektir. Yaptığının doğru olduğuna inanan genç başkalarını da buna inandıracaktır. Pasteur, “Tabiat, boşluktan nefret eder” demektedir. Bir toplumda inanç boşluğu varsa, bu, aykırı inançlarla doldurulacaktır. İşte Satanizm'de de semavî dinlerin amentüsü, satanizmin amentüsü ile yer değiştirmiştir. 
Satanizm, küreselleşmenin nimetlerinden yoğun bir şekilde faydalanan hayat standardı yüksek çevrelerde yaygınlaşmaktadır. Özellikle çocuklarını kendi hallerine bırakan ailelerde, sevgi ve disiplini beraber vermeyen ailelerde satanist meyveler alınmaktadır. Parçalanmış aileler ile alkol ve uyuşturucu madde kullanımının onaylandığı topluluklarda daha çoktur. Gencin azarlandığı, aşağılandığı ailelerde, topluma ve aileye karşı öfke olarak Satanizm gelişmektedir. Eğer bir ailede gençlere değer verilmezse; onunla zaman geçirilmezse; ana baba çocuğunun omzuna elini atamıyorsa; sevgi dolu bakışla, tebessümle, güzel sözlerle iletişim kuramıyorsa.. çocuğu satanist olursa şaşmayın.

Kübün dışına sızanlar

Şu an toplumda manevî çoraklaşma, ahlâkî yozlaşma ileri boyutta vardır. Çirkin ahlâkın kötü neticelerinden biri de Satanizm'dir. Burada dindar bilinen insanların da büyük hatası var. Din adına hareket eden kimselerin dünyalık peşinde koşmaları, ticarî hayatta çıkar ilişkisinde acımasız bir kapitalist gibi davranmaları, Allah'ı değil nefsini memnun edenler gibi yaşamaları gençlere kötü örnek oluşturmaktadır. Toplumda çarpıcı bir sosyal çatlama, toplumsal kriz ve kırılma döneminden geçiyoruz. Gençlere emretmeyen örnek olan, dostça, akıllı, hoşgörülü davranan, zaman ayıran bireyler olmalıyız. Eğitim hatalarımızı düzeltmeliyiz.
Kaynak: Zafer Dergisi

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy