18 Nisan 2017 Salı

Erzurum Kongresi Önemi

Hiç yorum yok



Erzurum Kongresi Önemi

 (23 Temmuz - 7 Ağustos 1919)
Doğu illeri Müdafaa-i Hukuk Ce-miyeti ile, Trabzon Muhafaza-ı Hukuk-u Milliye. Cemiyetlevi'nin 10 Temmuzda toplamayı kararlaştırdıkları Erzurum Kongresi ancak 23 Temmuz 1919‘da toplanmıştır. Mustafa Kemal, kongrenin kararlarını etkilemek amacıyla katılmış, kongreye ve oluşturulan Temsil Kuruluna başkan seçilmiştir.
7 Ağustos 1919'da kongre, yayınladığı bir bildiri
ile çalışmalarına son vermiştir. Kongrenin aldığı kararlar özetle şunlardır.
•Ulusal sınırlar içinde vatan bir bü tündür. Onun çeşitli kısımları birbirinden ayrılamaz.
•Her türlü yabancı işgal ve müdahaleşine karşı ve Osmanlı Devletinin dağılması halinde ulus birlikte karşı koyacaktır.
•Vatanın ve bağımsızlığın korunmasını İstanbul'daki hükümet başaramadiği takdirde amaca ulaşmak; için geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet ulusal kongrece seçilecektir. Kongre toplanmış değil ise, bu seçimi Heyet-i Temsiliye yapacaktır.
•Kuva-i Milliye'yi etken ve ulusal iradeyi egemen kılmak esastır.
•Hıristiyan unsurlara siyasi hakimiyetimizi, sosyal dengemizi bozucu haklar verilemez.          
•Manda ve himaye kabul olunamaz. ;
•Milli meclisin derhal toplanması ve hükümet uygulamalarının meclisin denetimine konulması için çalışılacaktır.
Önemi :
1)Bölgesel amaçlı toplanmasına rağmen aldığı kararlar yönüyle ulusaldır.
2)Türk Kurtuluş Savaşını yönetme yetkisi ilk kez Mustafa Kemal’e verilmiştir.
3)Misak-ı Milli sınırları ilk kez ortaya  konulmuştur.
4)Yeni bir devlet kurma fikri kesinlik kazanmıştır.
5)İlk Temsil heyeti hükümet görevini üstlenmiştir.(Yalnız Doğu Anadolu için)
Mandater sistem ilk kez red edilmiştir.  

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

News widget

ÜNIVERSITE REFORMU Atatürk, Türkiye’nin hayatının bütün alanlarında olduğu gibi öğretim alanında da yeni bir yol çizerek ülkemizin maddi ve manevi gelişmesine yön vermiştir. Bu yönü belirten en güzel sözü 1935’te Ankara’da kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinin girişinde yazılı olan : «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.» sözüdür.Türklerin ilk yüksek öğrenim kurumlan olan medreseler, genellikle islam dini esaslarına uygun bilgiler okutuluyorlardı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yaptırdığı ilk medrese bugünkü İstanbul Üniversitesinin başlangıcı sayılabilir. XVI. yüzyılın sonuna kadar intizamlarını koruyan medreselerin, sonraları çeşitli sebeplerle yetersiz kişilerin müderrislik yapmaya başlamaları yüzünden bozuldukları, bir türlü düzeltilemedikleri bilinmektedir. Tanzimatm ilanından sonra, İstanbul’da medreselerin yerine bir Darülfünun kurulması uygun görülmüşse de ilk açılan Darülfünun iki yıl sonra kapatılmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında Darülfünunu Osmani, İstanbul Darülfünunu adını alarak tüzel kişilik ve bilimsel özerklik kazanmıştı. Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen ve İlahiyat Fakültelerinden oluşuyordu.İstanbul Darülfünununun, Türk inkılaplarının hazırlanması ve yürütülmesinde yeteri kadar yardımcı olmaması ve hatta bunlardan bazılarına karşı çıkması ya da pasif direnişe geçmesi ve Darülfünunda ciddi bir İlmi çalışma olmaması, hocaların orijinal İlmi çalışmalar yapmamaları ve bilimsel eser verememeleri üzerine Atatürk, Darülfünunun ıslahı için İsviçre’den Profesör Albert Malch’ı getirtmiş ve onun hazırladığı rapor esas alınarak İstanbul Darülfünunu kaldırılmıştır. Darülfünunu kaldıran 31.5.1933 tarih ve 2252 sayılı kanun, İstanbul Üniversitesine bağlı bir üniversite kurulmasını öngörüyordu. Bu kanunla İstanbul Üniversitesine bağlı olarak Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen Fakülteleri kurulmuştur.Atatürk’ün üniversite reformu genellikle Alman Üniversite modeline göre yapılmış olup Rektörü, Dekanları ve Fakülteleri ile denenmiş Alman modeline göre yapılmış Üniversite Reformu,' Atatürk’ün eğitim ve öğretim alanında yaptığı inkılapların en müstesna parçasını oluşturur. Başlangıçta, İstanbul Üniversitesinde ve Ankara’da kurulduğunu yukarıda belirttiğimiz Hukuk ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültelerinde kırk kadar Alman bilim adamının görev alması, Üniversite Reformunun başarılı sonuçlar vermesinde değerli bir etken olmuştur.Atatürk’ün hayatında Ankara’da. açılan son yüksek okul da Siyasal Bilgiler Okulu’dur. Bugün Fakülte olan bu okul, Mekteb-i Mülkiye’nin bu adla 1936 - 1937 ders yılında Ankara’ya taşınmasıyla öğrenim hayatını Ankara’da sürdürmeye başlamıştır.

Your News

Ads

Action Games

Avatar

War Heroes

Popular Posts

No Mercy